Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kartel ve Tröst

KARTEL a. (alm. Kartell ; orta fr. Cartel , düelloya davet için meydan okuma). Birbirinden bağımsız (ekonomik, teknik ve mali bakımlardan) işletmeler arasında, rekabeti sınırlandırmak ya da büsbütün ortadan kaldırmak amacıyla yapılan anlaşma. --ANSİKL. Karteller, topluluğa katılan işletmelerin çok fazla sayıda olmaması için, özellikle yeterince yoğunlaşmış sanayi kollarında kurulur; çünkü, işletmelerin sayısı çok olunca, anlaşma hükümlerine uyup uymadıklarını denetlemek olanaksızlaşır. Bundan başka, tüzüğün herkese aynı biçimde uygulanabilmesi için, anlaşmaya üye işletmelerin denk güçte olması, üretimlerinin de bir dereceye kadar homojenlik göstermesi gerekir. Son olarak, kartel, resmi makamların tarafsızlığını ya da desteğini sağlamalıdır. Anlaşmalar birçok konuyu kapsayabilir: satışların kurallara bağlanması, kredi koşulları, fiyatlar, üretim sınırlamaları, piyasaların etki alanlarının paylaşılması, vb. En gelişmiş kartel tipi, merkez bürosu ya da satış kurumları olan karteldir. Kar

Hatırlanası Alıntılar

Forrest Gump: Will you marry me? [Jenny turns and looks at him] Forrest Gump: I'd make a good husband, Jenny. Jenny Curran: You would, Forrest. Forrest Gump: ...But you won't marry me. Jenny Curran: [sadly] ... You don't wanna marry me. Forrest Gump: Why don't you love me, Jenny? [Jenny says nothing] Forrest Gump: I'm not a smart man... but I know what love is. http://www.imdb.com/title/tt0109830/quotes Dalton: [answering phone] Welton Academy, hello. Yes he is, just a moment. Mr. Nolan, it's for you. It's God. He says we should have girls at Welton. http://www.imdb.com/title/tt0097165/quotes Jim: [to Catherine] In love, I agree with you... a couple is not ideal. Just look around you. You wanted something better... by refusing to submit to hypocrisy. You wanted to invent love. But pioneers must be humble and unselfish. Let's face it. We have failed in everything. You tried to change me. I tried to spread joy, but I've created on

Amr Diab - Tamally Maak

Nereden bulduğumu hatırlamıyorum ama bu şarkı dinlenmeli... Okunuşu aşağıda. Youtube'dan izlemek için temelli miak vi lâvhat-ta teideanni fi elbi hevâk temelli miak temellif-beli vuf elbi vele bensek temelli vahiş-ni lev hetta begun veyyek temelli habibi beşhteklek temelli aleyye bin bedlek vilev haveleyye kullil kun begunya habibi behleg lille temelli miak maak elbi, maak omri ye egle habib ye egle habib bu mehmet gun de ideanni li elbi erib ya ömrül geyyu ul hadri ya ahle nasib temelli habibi beşhteklek temelli aleyye bin bedlek vilev haveleyye kullil kun begunya habibi behleg lille

Bandista

Bandista'yı dinleyin. Albümleri sitelerinden indirilebiliyor. Muhalif, coşkulu, eğlenceli... tayfabandista.org

Neden Linux daha iyi?

"Bence, insanlar özgür ya da bedava olduğu için değil, Windows'ta olmayan güzel özellikleri sayesinde Linux'a geçecekler. İşte size Linux'un neden daha iyi olduğunun birkaç kanıtı!" Bu sözlerin sahibine kulak verin ve onlarca dile çevrilmiş bu basit ama gerçekçi siteye bir göz atın: www.whylinuxisbetter.net/index_tr.php

Reklam: GırGır'la süpürmek zevktir

Yapı Kredi'nin Kompüter 'inden sonra ikinci bomba... GırGır. Afiyetle tüketiniz.

Çaydanlıktaki kireç; ilkel kimyanın zaferi!

Ve sonunda elma sirkesi çaydanlıktaki kireci yendi... İki önceki yazıda takvim sayfalarının arkalarındaki temel kimya eğitimlerinden bahsetmiştim ve çaydanlıktaki kirecin nasıl çözülebileceğini aktarmıştım fakat denememiştim. (bkz. Çaydanlıktaki kireç; yılların birikimi kimyaya yenik mi düşecek? ) Bugün kireç birikimli metal çaydanlığımızın altını bir bardak su ve 2-3 kaşık elma sirkesiyle kaynatmak suretiyle deneye tabi tuttum. Kaynamaya başlayan sudan çıkan hava baloncukları, parça parça kireci söktü attı. Çaydanlığın dışı da içi gibi ilk günkü parlaklığına döndü. Zafer sarhoşluğu tüm odayı sardı. Mutfak sıcaktan kavruluyordu ama sirke kokmadı. Üzümü şimdilik bilmiyoruz ama elma bu işin üstesinden geldi. Acaba bir bardak suya 2-3 kaşık sirke atmak yerine olduğu gibi sirke atsak nasıl olurdu?

İtalyan mutfağı: Yemeğin şenliğe dönüştüğü mutfak

İtalyan Mutfağı sadece pizza ve yöresel adıyla pasta diye tâbir edilen makarna çeşitlerinden oluşmuyor. Çok sayıda bölgesel mutfaklardan oluşuyor. Coğrafi koşulların ve uzun bir yemek pişirme geleneğinin sonucunda geniş bir malzeme ve ürün yelpazesine sahip.

Çaydanlıktaki kireç; yılların birikimi kimyaya yenik mi düşecek?

Hani takvim sayfalarının arkalarında hep şu leke nasıl çıkar, bu nasıl yapılır gibi pratik bilgiler vardır. Küçüklüğümde bunlar çok ilgimi çekerdi. Nasıl olur da kan lekesine asprin ile müdahale edileceği akla gelir diye düşünürdüm. Tabii ortaokul lise derken kimya bilgimiz serpildi. Aslında temel kimya bilgileriyle maddenin/lekenin asidik bazik özellikleri sayesinde bunlar bulunabilirdi. O halde şimdi de ev hanımlarının deneye yanıla üstün bir kimya bilgisine eriştiklerini iddia edebilirim. Peki gelelim başlığa. Bu takvim sayfalarının birinde yıllar önce çaydanlıktaki kireç tortusunun nasıl çıkartılacağını okumuştum ama sayfayı kaybetmiştim. Ara tara derken sonunda buldum. Malum beyaz renkli sert kireç tortusu Calgon kullanmayan ve çay için içme suyu yerine çeşme suyunu tercih eden -yoğunlukla öğrenci evlerinde- bir vazgeçilmezdir. Meğer çaydanlığın içinde 15 dakika sirke kaynatmak (bir bardak suya iki çorba kaşığı sirke) tüm o birikimi ve domestos reklamlarındaki canavarları andıran

Knorr salata sosu, fesleğenli ve kekikli - Tarifini açıklıyorum :)

Bir yıl öncesine kadar bu sosu çok tüketiyordum. Salataya çok güzel bir tat katıyor. 4 kaşık su ve 4 kaşık yağ ile sosu karıştırıp salataya döküyorsunuz. Nasıl bir sos ise, insanın salatayı yedikçe yiyesi geliyor. Hatta arkadaşımla abartıp mayonez de sıkarak yiyorduk salatayı. Ne günlerdi... Sonra neden kendim yapmıyorum bu sosu dedim ve ambalajın arkasındaki tarifi aldım. Sanırım hevesim kaçtığı için bir gün bile yapmayı denemedim evde. İlk okuduğumda zerdeçalın ne olduğunu bilmiyordum. Kesin asıl tadı veren baharat budur diye düşünüyordum. Henüz denemedim ama zerdeçalla tanıştım. Fikrim değişmedi; bence hâlâ işin püf noktası zerdeçal ( 2011 notu: Lezzetin potastum glutamattan geldiğini anladım. İnternette biraz araştırırsanız, çin tuzu diye de geçen bu kimyasalın, alınan tatları daha yoğun hissettirdiği belirtiliyor. Fakat aksini söyleyen pek çok kurum olmasına rağmen ben sağlıklı oluşu/güvenilirliği konusunda -hele ki mevzu ticari ürünler olunca- şüpheliyim). İşte tarif: Kurutulm

Bruno Amadio: Ağlayan çocuk efsanesinin ressamı bulundu!

Evreka dedim ve yerimden zıpladım. Neden Google'a bakmamıştım ki? "Ağlayan çocuk" ve "Ağlayan çocuk ressamı" yazmalıydım arama çubuğuna. Trt 2'de belleğimize kazınan güler yüzlü Bob Ross çıkmayacağı kesindi. Çünkü: 1) Resim sevinci değil, daha çok bunalımı vardı. 2) Kırmızı boyayla Ross imzası yoktu. 3) Yıllardır öylece kalakalmış yaşlı, sevimli ve kocaman bir ağaç ve arkadaşları yoktu. 4) En önemlisi sırtlarını birbirlerine dayamış ve güneşten gelen ışınları titanyum beyazı ve vandayk kahverengisiyle yansıtan sıradağlarımız yoktu... Peki ama kimdi? Önceki yazımda belirttiğim gibi bu resim benim için hep bir gardrop efsanesiydi... İtalyan asıllı Bruno Amadio (1911-1981) daha çok Giovanni Bragolin, Franchot Seville ve J. Bragolin olarak bilinirmiş. Venedik'te yaşayan eğitim almış bir ressammış. 1950'lerde çeşitli ağlayan çocuk resimleri yapmış. Brogoli imzalı 27 resim mevcutmuş. 1970'lerde Padova 'da sağ bulunmuş. İddialara göre İç Savaş

Mutlu olma şansı - Yılmaz Güney

Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili, biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık çünkü. Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı. Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk... Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili... Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım. Yaşamak ne güzeldir be sevgili... Sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek... Ve o vaz geçilmez sancılarını duyarak hayatın... Yılmaz Güney Bir sevdiğim gönderdi, paylaşmak istedim. Gerçi o Nazım Hikmet'ten diye göndermiş ama doğrusu Yılmaz Güney'miş.

Ömer Hayyam için, bir kadeh daha için!

Ömer Hayyam'dan konu açılmıştı. Dörtlükler havada uçuşurken insanın diline de bir şeyler oluyordu. Başladım ben de dile gelmeye, paylaşmadan da edemedim sizinle. Ömer Hayyam'a ithaf edelim, o geceden aşka ve ölüme dair dörtlükler dinleyelim: Ömer Hayyam'dan söyledi bana, benim söylediğim gibi ona: Sevgili bir başka güzelsin bugün Ay gibisin pırıl pırıl gülüşün. Güzeller bayram günleri süslenir, Seninse bayramları süsler yüzün. Ardından da ekledi yine Ömer Hayyam'dan: Yaşamanın sırlarını bileydin Ölümün sırlarını da çözerdin Bugün aklın var bir şey bildiğin yok Yarın akılsız neyi bileceksin? İçimden geldi benim de, cevapladım Hayyam'ı ve onu kendimce: Bir şey bilmiyorum tek bildiğim bu Aklım var görüyorum sonunu Sen düşüne taşına akıl erdiremeyeceksen Ciddiye almana ne gerek var bu oyunu Hoşuna gitti herhalde cevabım, zannetti Hayyam'dan yazdım, oysa benim sözlerimdi onlar. -Neyse ki öğrendi çok sonradan.- O da çevirdi dilini gönlüne ve dedi Ömer Hayyam'dan:

Arash - Pure Love - Beklenmedik Misafir

Birkaç aydır alt üst yan artık hangi komşumuzsa birileri, bu şarkıyı çalıyordu gece gündüz. En az 20 kere dinlemişimdir. La la la la diye şarkı sözlerini duyuyordum sadece. Ses çok boğuk geliyordu ve İngilizce mi Arapça mı yoksa İspanyolca mı anlayamıyordum. Çok dinleyince meraklanıyor insan. Spanish song 2009 la la la la filan diye arattım hatta. Bir iki saat kaybettim sırf meraktan. Yeni yaz şarkılarından filandır diye düşündüm, boşverdim sonra. Tesadüf işte, bir akrabamda şarkıyı duyunca şok oldum; camı açık vaziyette pişen odam ve işkence gibi gelen la la la la sesleri geldi aklıma. Kimin olduğunu öğrendim sonunda. Meğer esas kişi erkek sesinin sahibiymiş: Arash. La la diyen ablamız da Helena Josefsson 'muş. Tatlı birine benziyor. Emiliana Torrini 'den sonra tatlılığı tartışılır tabii:). Velhasıl şarkı sanırım İngilizce ve Farsça karışık: Pure Love - Masum Aşk This Was Just Meant To Be -Kaderimiz böyleymiş You Are Coming Back To Me -Bana geri dönüyorsun 'Cause, This Is

Emilíana Torrini - Jungle Drum - Otomatik yanıt mı?

Geçen gün arkadaşıma attığım bir maile otomatik yanıt geldi. Cevaba çok güldüm, paylaşayım istedim. Aynen aktarıyorum: Bu, Google'ın tozlu bilgisayarlarından gönderilen otomatik bir yanıttır. Buradaki bilgisayarlar inanın çok sıkılıyor. Sıcak, çok sıcak. Ayrıca gürültülü. Her yerde kablolar, örümcek ağları ve loglar... Unutmadan, bu mail hesabı 30 gün içinde yok edilecektir. Tüm loglarıyla birlikte harddisklerin tozlu sector'lerine gönderilecektir. Bizi programlayan yazılımcılar derlerdi ki: #include< stdio.h > #include <love.h> void main() { fflush(stdin); printf(" Hey, I'm in love My fingers keep on clicking to the beating of my heart Hey, I can't stop my feet Ebony and ivory and dancing in the street Hey, it's 'cause of you The world is in a crazy hazy hue My heart is beating like a jungle drum My heart is beating like a jungle drum My heart is beating like a jungle drum Man, you got me burning I'm the moment between the striking and the

Parliament Pazar Gecesi Sineması - Parliament Cinema Club

Doksanlı yıllar... Star Tv 'nin logosu hâlâ mavi. Gökdelenler, loş sokaklar ve akılda kalan birkaç sahne kırıntısı. Batman izlemek için televizyon camına yapışmış çocuklar ve demli çay. Sanki Batman ve Parliament birbirleri için yaratılmış. Aklımda hep mavinin ve grinin tonları, loş ve dumanlı sokaklar var. Bu Pazar Gecesi kuşağı ne zaman başladı, kadar süreyle yayınlandı, hangi filmler gösterildi bilmiyorum. Bahsi geçince herkesin hatırladığı ortak şeyler ise unutulmaz müziğiyle Karla Bonoff 'tan All My Life (dinlemek için tıklayın ) şarkısı, ve tabii ki lacivert sahneleriyle Parliament Pazar Gecesi Sineması videosu:

Reklam: Benzeri dünyanın en büyük müesseselerinde - Kompüter, Elektronik Beyin

Kuruluşundan beri en ileri bankacılık usulleriyle çalışan banka: Yapı ve Kredi Bankası Şimdi de dünyanın büyük müesseselerinde kullanılan, Kompüter, Elektronik Beyin makineleri ile çalışıyor. Bu reklamı seviniz, paylaşınız, tavsiye ediniz, doya doya izleyiniz, biliniz. Bilgisayarların geçmişi bugüne ışık tutmaya çalışıyor. Nostaljiyi abartanlar için: Elektronik beyin .

Dünya mutfağının kültür hazinesi: Hint mutfağı

Hintlilerin yemek pişirme sanatı, çok eski bilgilere dayanan sağlıklı yaşama sanatı Ayur-Veda ile eşanlamlı. Ayur-Veda, besinlerin koku, tat ve birbirleriyle olan orantılarının duyu organlarımızı topyekün uyarması prensibine dayanmakta. Burada özellikle önplana çıkan etmen, yenilenlerin sağlığa yararı olması. Hint mutfağının en önemli gizemi baharat karışımında yatmakta. Schöneberg semtindeki Goltzstrasse’de bulunan hint restoranı Maharaja’nın işletmecisi puncabi Fazal Mahmood baharat tüketiminde dikkatli olmayı öneriyor: "Bu hint baharatları tıpkı birer ilaç gibidir. Bunları belli yerlerde kullanmak gerekir. Ayrıca nasıl kullandığınız da önemlidir. Birçok baharat bütün parçalar halinde kullanılıp tiritten çıkartılır. Bunlar yemeğe benzeri olmayan o aromayı verir. Bazıları ise havanda dövülerek katılır yemeğe ama un haline gelene kadar da değil. Bu durumda ihtiva ettikleri eterik yağlar yemeğe karışır. Birçok baharat aslında başlıbaşına kekre olup insan damağı için yaratılmamıştır

Heaven Knows, Mr. Allison - Beyaz Rahibe (1957)

Yönetmen: John Huston Oyuncular: Robert Mitchum, Deborah Kerr Süresi: 198 dk. Issız adalar gerek benzersiz egzotik havaları gerekse manzaraları açısından kişinin yalnızlığını en iyi biçimde yansıtmaya uygun görüldüğü için sinemacıların vazgeçilmez mekanlarıdır. Kaç yıldır ‘Lost’u izliyoruz ekranda bir düşünsenize. İstanbul Modern’de gerçekleştirilen ‘Robert Mitchum ve Cool’un Doğuşu’ isimli programın ayrıntılarını okurken aklıma Mitchum’un, böyle cennet gibi bir adada geçen ‘Beyaz Rahibe’ isimli filmi geldi. Beyazperdede ‘Cool’luğun kitabını yazmış olan aktör, bu filmde de Deborah Kerr ile yine aynı pozisyonda takılıyor. John Huston’ın ‘African Queen’ inden esintiler taşıyan film, baştan sona tabiatın içinde geçer. Ve aynı sevimli-likte olmasına karşın pek tanınmayan ama izlenmeye değer bir filmdir. 2. Dünya Savaşı’nda gemisi batırılan Allison, tesadüfen Japonlara ait bir adaya sürüklenir. Eskiden üs olarak kullanılan ada terk edilmiştir. Kendi imkanlarıyla yaşam mücadelesi vermeye

Bulgaristan'daki Osmanlı arşivleri internette

Sofya Kiril i Metodiy Merkez Kütüphanesi'nin DAPIS adlı projesiyle Bulgaristan'daki Osmanlı dönemine ait arşivler dijital ortama aktarılıyor. Projeyinin maliyetini Eğitim Bakanlığı karşılıyor. Yunan ve Slav arşivlerini de kapsayan projeyle arşivler restore de edilecek. Çevrimiçi kütüphane ücretsiz olarak ziyaret edilebilecek. Buradan veya şuradan ulaşabilirsiniz. Ayrıca Sofya Merkez Kütüphanesi'nde Osmanlı, Arap ve Fars dillerinde toplam 1 milyondan fazla arşiv bulunuyor. Bunların yanında Arapça, Osmanlıca ve Farça 3 bin 750 adet el yazması cilt ve 2 bin adet eskiden basılmış kitap bulunuyor. Proje sona erdiğinde tüm Osmanlı eserleri internet ortamından görülebilecek. Öte yandan Türkiye ile Bulgaristan arasındaki arşiv değişimi de devam ediyor. Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ne şu ana kadar 25 bin kopya arşiv gönderildi.

Mutfakta kolaj kültürü: İspanyol mutfağı

İspanya’da öğle yemekleri 2’den sonra yenir. Burada geceler uzar da uzar. Bu nedenle akşam yemekleri çoğu zaman 9’dan, hâttâ 10’dan sonra yenir. Sadece turizmin yoğun olduğu Akdeniz sahillerinde ve adalarda orta Avrupa geleneğine uygun biçimde akşam yemekleri erken servis yapılır. Eğer çok acıkmış bir İspanyol bu saatlerde ortalık yerde yemek yeme cüretinde bulunacak olursa bu cürmü işlerken kendine turist süsü verir. Melodiler, şarkılar, danslar ve şarap eşliğinde hep birlikte yenilir, içilir, uzun uzadıya gürültülü konuşulur ve eğlenilir. Sadece diller değil, eller kollar da konuşur bu arada. Yüzlerce yıllık bir oluşum bugünün İspanyol Mutfağı… Çeşitli medeniyetlerin ortak ürünü… Kimler yok ki buraları mesken tutan tarih sahnesinde: Kartacalılar, Romalılar, Vandallar, Vizigotlar, Emeviler, Germenler, Fransızlar ve hâttâ Almanları temsilen 15.-17. yüzyıllar arasında Habsburglular bile İber Yarımadası’na kültürlerini taşımış. İspanya’da yemeklerde kullanılan malzemeler ateşte kısa tutu

Linux'ta antivirüs yazılımına ihtiyacım var mı?

Giriş Linux kullanmamıza rağmen bir antivirüs programına ihtiyacımız olup olmadığı ara ara tartışılmaktadır. Forumlarda gezindiğimizde bir antivirüs programının ne olduğu, ne işe yaradığı ve gerekli olup olmadığı hakkında yanlış anlaşılmalar olduğu görülebilir. Umarım bu yazı Linux için antivirüs programı gerekliliği karışıklığını az da olsa giderir. Bir Linux Anti-virüs programı ne değildir Özellikle Windows dünyasından geliyorsanız anti-virüs programı dendiğinde; herhangi bir şeyin virüs tarafından etkilendiğini anlamak için arka planda çalışan ve gerektiğinde dosyaları tarayan (veya düzenli bir şekilde tüm sistemi) bir program düşünürsünüz. Bu, üzerinde Windows çalışan bir masaüstü bilgisayarında virüsleri tespit edip silmenin en etkili yoludur. İnternetteki çok büyük miktardaki tehditler için olmazsa olmazlardandır. Linux anti-virüs programları bu yolla çalışmazlar, çünkü Linux anti-virüs programları masaüstü bilgisayarlarını Linux virüslerinden korumak için kullanılmazlar. Linux ü

Damak tadında doğulu zarâfet: Japon mutfağı

Bundan henüz 15-20 yıl önce Japon mutfağı hakkında birşeyler bilen çok az insan vardı Avrupa’da. Doğan güneşin yurdu ‘Nippon’, ekonomisi ve teknolojisinin yanısıra mutfağıyla da adını dünyaya gün gectikce daha çok duyuruyor. Japonların mutfağı deneye açık. Japonlar dünya mutfak literatürüne suşi, saşimi, miso, tofu ve tenfura gibi sözcükleri kazandırdı. Japonya çeşitli adalardan oluşan bir ülke olduğu için doğal olarak balık ve deniz ürünleri, beslenmede önemli bir yer tutuyor. Bunların arasında da uluslararası üne sahip suşi ve saşimi var. Nedir suşi ve avanesi saşimi? Suşi üç komponentten oluşuyor: Mizudaki denen sirkeli pirinç pilavı, çiğ balık ve bunları sarma amaçıyla kullanılan deniz yosunu nori. Saşimiyi, suşiden ayıran en büyük fark pirinçsiz servis edilmesi. Yıllardır Japonya’da yaşayan aslen dişhekimi olan ve boş zamanlarında Japonlara Türk Mutfağı’nı tanıtma gibi kültürel bir misyonu da üstlenmiş olan bayan Esra Gündüz orada yaşayan, ülkeyi ziyarete gelen Türklerin yeme içme

Harika dünya: Elimizin gölgesi ne kadar ilginç olabilir?

Raymond Crowe, kendi deyimiyle Avustralya'daki tek "unusualist". Nasıl çevirmeli bu meslek ismini? Olağandışıcı? Belki. Her neyse, o bir gölge ustası, sihirbaz ve oyuncu aslında. Aşağıdaki video da onun sahne performanslarından biri. Caesars Palace (Las Vegas)'da NBC'nin "WORLDS GREATEST MAGIC" başlıklı programında sahnelendi. Müzik ise Louis Armstrong ait Wonderful World. İyi seyirler. Raymond Crowe'un resmi sitesi için: http://www.raymondcrowe.com

Fransız Jandarması: "Ubuntu'ya geçerek milyonlarca Euro tasarruf ettik."

Fransız Jandarması, 2004'ten beri yürüttüğü BT teknoloji yenileme operasyonu 50 milyon Euro tasarruf etti. Kolluk kuvvetleri 2015'e kadar toplamda 90 bin iş istasyonunda Ubuntu kullanmayı hedefliyor. Fransa'nın ünlü jandarma teşkilatı Gendarmerie Nationale, masaüstü yazılım tercihleri ve BT altyapısını Microsoft Windows'tan Ubuntu Linux dağıtımına çevirerek 50 milyon dolar tutarında tasarruf yaptığını açıkladı. Özgür ve ücretsiz yazılım geçişini 2004'te başlatan güvenlik güçleri, ilk büyük adımı 2005 yılında teşkilatın tamamında, Microsoft Office paketinden muadil olarak yaygın bir şekilde kullanılan OpenOffice.org'a geçerek attı. Özgür yazılım kullanım tercihini Mozilla Firefox İnternet tarayıcısı ve Thunderbird e-posta istemcisi kullanarak devam ettiren teşkilat, 2006 yılında Windows Vista'nın pazara sunulmasıyla birlikte, tercihini daha önce kullandığı Windows altyapısının tamamını Ubuntu'ya çevirme yönünde kullandı. Windows'tan Ubuntu'ya göçü

Alplerde hava soğuk ama yemekler sıcak: Avusturya ve İsviçre mutfağı

Habsburg hanedanlığı altında günümüze kadar ulaşan Avusturya yemek geleneği, Bohemya, Bavyera, Macaristan gibi komşularının, hâttâ biraz da Osmanlı mutfak geleneğinin gölgesinde gelişmiş. Gastronomi çok önemli bir meslek dalı Avusturya’da. Zaten Avusturya’da yemek yemek de sıradan bir iş değil. Aksine çok ciddi bir konu. İnsanlar burada karınlarını doyururken, sağlık ve dış görünümden çok, porsiyon büyüklüğü, tat, yemek görünümü ve ortam gibi değerleri önplanda tutuyorlar. Avusturya Mutfağı denince hepimizin aklına ‘Schnitzel’ gelir. Gerceği domuz etinden değil de sütdanasından yapılan, Türkçe’de de ‘ş’ harfi ile yazılan ‘Schnitzel’ için belli bir norm var: Çap 26 cm, et panadsız haliyle 3 mm, panadlı 6 mm kalınlıkta ve yine panadsız 220 gram ağırlıkta olmalı. Ancak tabaklar mı porsiyonlara, porsiyonlar mı tabaklara ayak uyduruyor bilemeyecegim, son günlerde bu et yemeğinin porsiyonu da giderek büyümekte. Wiener Schnitzel bazı mekânlarda ‘XXL-Schnitzel’ adını alarak 1200 gram ağırlığa

Genç kıtanın genç mutfağı: Avustralya mutfağı

Avustralya Mutfağı henüz 50 yıl öncesine kadar İngiliz yemek geleneğinden pek farklı değildi. Özellikle 70’li yıllardan bu yana bünyesinde İngiliz tarzından bağımsız, uluslararası farklı damak tatları barındırmaya başlayan modern bir Avustralya mutfağından söz edebiliriz. Her ne kadar son dönemlerde Avustralya’nın yerli halkı olan Aboricinler’in bazı yemekleri, geleneksel Avustralya yemekleri kulvarında değerlendirilmiş olsa da bunlar genellikle „Bush Food“ olarak adlandırılıp hakir görülmüş, dolayısıyla da kıtanın modern mutfağına başat bir katkıda bulunamamış. Avustralyalılar kendi ülkelerini kısaca "Aussie“ diye tanımlıyorlar. Bu da konuşma dilinde "Oz“ biçiminde ifade ediliyor. „Mod“ ise modern sözcüğünün kısaltılmış hali. Schöneberg’de bulunan Never Never Land “Outback” restoran bu mutfağın Berlin’deki temsilcilerinden biri. Restoranın mutfak şefi Marius Rollert “Aussie” kavramını açıklarken Yeni Zellanda Mutfağının farklılığına işaret ediyor: “Bu nitelemenin kökünde Avu

Mutfağın levanten zirvesi: Arap yemekleri

Arap Mutfağı’nın İspanyol ve İtalyan mutfaklarını çok etkilemiş olduğunu artık kimse tartışmıyor. Arap ülkelerinde en çok tüketilen ürünlerin başında mercimek, fasulye gibi baklagiller geliyor. Ancak bunların yemeği Türk Mutfağı’ndaki gibi tane tane değil de daha ziyade ezmek, ya da kıymak suretiyle yapılıyor. Örneğin falafel köftesinin ana malzemesini çekilmiş fasulye ve taze nohut oluşturuyor. Falafel demişken, biliyorsunuz bu yemeği Berlin’de yiyebileceğiniz belki de yüzlerce büfe var. Bunlardan biri de Charlottenburg’un en canlı caddelerinden biri olan Kantstrasse üzerinde bulunan Zaim Falafel. Burada çalışan Lübnan’lı Ali Ghazi anlatıyor: "Nohutu makinada bolca maydanozla güzelce kıyarsın, baharatını da eklersin. Ama hangi baharatlar hangi miktarda geliyor, ben tam olarak bilmiyorum. Benim şefim ekliyor onları. Bunu dükkanda satması belki 5 dakika sürüyor ama malzemeyi hazırlamaya bir gün önceden başlamak gerekiyor. Nohutu bir gün evelden suya yatırıp yumuşatmanız gerekiyor.

Sanal küre

Sanal gerçeklik, bilgisayar dünyasındaki ilerlemeler hızını artırdıkça reel gerçekliğe yaklaşıyor. Daha önce özel gözlüklerle ve vücuda bağlanan algılayıcılarla oynanan sanal gerçeklik oyunları hayli ilgi toplamıştı. Benzer mantıkla tasarlanmış Sanal Küreler bu ilgiyi bir adım ileri taşıyacak gibi görünüyor. Farklı amaçlara hizmet edebilecek kürelerin temel kullanım alanı oyunlar elbette. Ne var ki farklı yazılımlar yükleyerek bu kürenin amaçlarını değiştirmek de mümkün oluyor. Sözgelimi koşma, yürüme, atlama, sıçrama gibi etkinlikleri gerçekleştireceğiniz bir doğa yürüyüşünün yanında farklı bir yazılım sizi bir savaş alanını tarayan asker haline dönüştürebiliyor. Hem oyun, hem de simülasyon yardımıyla eğitim amacıyla da kullanılabilen kürelerin birkaçı birbirine bağlandığında bir ağ oluşuyor ve kullanıcılar birbirleriyle etkileşimli olarak küreden yararlanabiliyorlar. Sanal kürenin değişik kullanım alanları olabileceği düşünülüyor. Sanal bir müze, turistik amaçlı bir gezi, ya da basit

Havadan su yapmak... WatAir

İsrailli iki doktora öğrencisi, kolayca havadan su elde etmeyi sağladıkları son derece basit bir düzenek geliştirerek uluslararası bir ödül kazandılar. Katlanabilir hafif panellerden yapılı ters bir piramitten başka bir şey olmayan düzenek, havadaki nemin yoğuşarak altındaki depoya akmasını sağlıyor. Technion-İsrail Teknoloji Enstitüsü'nde mimarlık doktorası yapan Joseph Cory ve Eyal Malka'nın "WatAir" adını verdikleri, toplam 30 metrekarelik yüzeye sahip piramit-huni, her gün havadan 48 litreye kadar su sağlıyor. Kullanılan kolektör sayısına bağlı olarak buluşun su sıkıntısı çekilen kırsal ve kentsel bölgelerde kolaylıkla kullanılabileceği düşünülüyor. "WatAir"in tasarımcıları, Arup adlı tanınmış bir mühendislik ve inovasyon firmasınca düzenlenen "Su Eldesi Yarışması"na katılan 100 proje ekibi arasından birincilik ödülünü aldılar. Alıntı: Bilim ve Teknik Temmuz 2007

Google Chrome tarayıcısı ne kadar güvenli?

Google tarafından geliştirilen, açık kaynak kodlu Chrome tarayıcısını duymuşsunuzdur. Çıktığı günden beri çok konuşuldu, bazı özellikleriyle göz doldurdu. Peki bu açık kaynak nereye kadar açık, veya tersten sorarsak bunu kullanacak olan bizler nereye kadar özgürüz? Yazılımı yüklerken kabul ettiğiniz ve "ileri" düğmesine basarak geçiştirdiğiniz kullanıcı sözleşmesinde neler var? Küçük bir parçasına göz atalım: 7.3 Google, herhangi bir Hizmet'in İçeriğinin bir kısmını veya tamamını önceden görüntüleme, inceleme, işaretleme, filtreleme, değiştirme, reddetme veya kaldırma hakkını saklı tutar; ancak bunu yapmakla yükümlü değildir. Hacimlice istatistik hesapları yapan, tüm sanal ortamdaki verileri toplayıp reklamcılık ve daha pek çok sektörde bunları kullanan Google için bu madde oldukça sıradan. Blogger gibi Google'ın diğer hizmetlerinde de benzer maddeler mevcut. Google toplayacağım diyor, peki ama siz bilgilerinizi paylaşmak istiyor musunuz? Veya bunun sınırı ne? Chrome&

Life dergisi fotoğraf arşivi Google ile parmaklarınızın ucunda

Life'ın arşivi 1750'lerden günümüze pek çok yayınlanmamış resimle birlikte Google Resimler'de. Yüksek çözünürlükte taranan resimlere artık Google ev sahipliği yapacak ve tüm resimleri dünyayla paylaşacak. Resimler arasında yıllara göre arama yapabileceğiniz gibi, anahtar kelimeleri de kullanabilirsiniz. Adres: http://images.google.com/hosted/life Ayrıca bu adrese girmeden, Google üzerinde arama yaparken de "source:life" yazarak sadece Life arşivindeki resimleri aratabilirsiniz. Örneğin bilgisayar anahtar kelimesiyle arama yapmak için "source:life computer" yazmanız yeterli.

Ortadoğu'nun 3000 yılını 90 saniyede izleyin

Maps of War sitesi güzel bir animasyonla bizi harita dolu hızlı bir yolculuğa çıkarıyor. İmparatorlukların sınırlarını hızlı hızlı göstererek günümüze kadar Ortadoğu'da kurulmuş pek çok medeniyeti tanıtıyor. Not: Harita demişken, İstanbul'un eski haritalarından söz etmeden olmaz. Onlarca İstanbul haritasının bulunduğu kaynaklara gözatmak için: http://yazincak.blogspot.com/2009/04/eski-istanbul-haritalar.html

Don't worry be happy

Yıllar önce bir flash video seyretmiştim. Bana mı gelmişti ben mi atmıştım hatırlayamadığım bir e-kart'tı. İki koca sarı top kafa, biri üzgün diğeri neşeli, arkada palmiye ve mini okyanus ortası ada... Arkada da Don't worry be happy çalıyor: here's a little song i wrote you might want to sing it note for note don't worry, be happy. in every life we have some trouble but when you worry you make it double don't worry, be happy. don't worry, be happy now. *don't worry, be happy. don't worry, be happy. don't worry, be happy. don't worry, be happy. ain't got no place to lay your head somebody came and took your bed don't worry, be happy. the landlord say your rent is late he may have to litigate don't worry, be happy. *(look at me -- i'm happy. don't worry, be happy. here i give you my phone number. when you worry, call me, i make you happy. don't worry, be happy.) ain't got no cash, ain't got no style ain't got no

Deli gönül gezer gezer gelirsin

Devekuşu Kabare yıllar önce Deliler oyununu canlandırdı. Oradaki bölümlerden birinde çok defa taşındıktan sonra deliren kiracı memur Yolcu Abbas (Metin Akpınar), ortamı pek iç açıcı bulmayan Gönül hanım rolündeki Demet Akbağ'a, Karacaoğlan'dan sesleniyordu: Gönül: Aman ben vazgeçtim, gidiyorum. Yolcu Abbas: Deli gönül gezer gezer gelirsin Arı gibi her çiçekten alırsın Nerde güzel görsen orda kalırsın Ben senin derdini çekemem gönül Artık çekemem Gönül, buna bir son vermelisin. Gene mi burada karşıma çıktın Gönül? Lain, kör lain, şeytan kadın çekil. Doktor (Gönül'e): Nasıl? Enfes bir eşantiyon değil mi? *** Bu dizeleri Saadettin Kaynak, Hicâz makamında bestelemiş. Melihat Gülses, Ayfer Er gibi pek çok sanatçı da yorumlamış. Ayfer Er'in yorumu için buraya bakabilirsiniz. Julide Sezen'den de dinlemenizi öneririm: Dinlemek için tıklayın. Sözleri de aşağıda: Deli gönül gezer gezer gelirsin Arı gibi her çiçekten alırsın Nerde güzel görsen orda kalırsın Ben senin derd

Eğlenceli bir animasyon kahramanı: Phii

Son dönemlerde animasyon çizgi filmler, hem büyük yapım maliyeti gerektiren filmlere kıyasla ucuz oluşundan, hem de pek çok farklı seyirci kitlesini kendisine çekebildiğinden oldukça revaçta. Bu filmlerin yanında kısa animasyonlar da 3 boyutlu tasarımla uğraşan kişilerce ücretsiz olarak internette seyirciyle buluşturuluyor. Bu animasyon karakterlerinden biri de Phii. Bu koca gözlü yeşil sarı canavar, şimdilik animasyon sayısı az olsa da Youtube'da oldukça popüler. İkinci bölümüyle birlikte animasyonun yaratıcıları bir site de açmış. İster sitesinden ister Youtube'dan izleyin, Phii'yi tanımış olduğunuza çok sevineceksiniz. http://www.phiiyou.com/