Ana içeriğe atla

Marşmelovca



Fazla ilginin insanı bunalttığını duymuştuk. Birde ilgilenmemenin (ilgilenilmemenin) kişilik üzerindeki olumsuz etkileri var.
Bugün ki yazımızda fazla ilgi bekleyen sevgilinin bünye üzerindeki etkilerinden bahsedeceğiz. Konuyu işlerken bu sorulara cevap arayacağız. Ve cevapları ararken de görmüş olduğunuz içerik düzeninden yararlanacağız.
Cevaplandırılacak sorular                                                          içerik Düzeni
1.Sevgili nedir?                                                                               1.Sevgili
2. Sevgili Neden Vardır?                                                                 2.Sevgili Neden Var
3.Kimden Sevgili olur?                                                                    3.Sevgili dediğin Kimden olur
4.İdeal Sevgili Nasıl Olur?                                                               4.ideal Sevgili
5.İlgi Nedir?                                                                                    5.İlgi
6.İlgi Kime Gösterilir?                                                                      6.İlgi Kime Gösterilir
7.İlgi Beklemek Doğru mudur?                                                         7.İlgi Beklemek
8.Erken yatan erken kalkar                                                               8.Erken yatan erken kalkar
    Körle yatan şaşı kalkar,                                                                   Körle yatan Şaşı kalkar
    Dal sarkar, Kartal kalkar,                                                                Dal sarkar kartal kalkar
    Bide çok severken götü kalkar mı?                                                  Bide çok severken götü kalkar

Şimdi ilk sorumuz olan sevgili kimdir sorusuyla yazımıza başlayalım.
Sevgili; sen nefes aldığında sevdiğinin senin aldığın nefesi vermesidir. Sabah attığı günaydın mesajıyla güneşi gözlerinde doğruna, iyi geceler dediğinde yıldızları parmak uçlarına döken kişidir. Birde gülünce gözleri kaybolan sevgililer vardır ki onlarla komedi filmi izlemek tam bir zulümdür.
İkinci sorumuz olan sevgili neden vardır sorusuyla yazımıza devam edelim
Artık “sevgili olma” yaşının on ikiye düştüğünü göz önünde bulundurarak bu sorunun cevabını beli yaş aralıklarına göre vermek istiyorum.


12-16:   Bu yaş aralığında amaç mesajlaşmak, erkek tarafının gösterdiği kıskançlık ve sahiplenme duygusunun aşk sanılmasıdır. Kendi çıkarlarının tehdit altına girmesi durumunda smsler biter,     dakikalar söner, sevgili gider aşk biter.

17-19:     En güzel halidir aşkın. Bin bir bahaneyle eve geç gitme, gördüğün rüyaları devam ettirmeye          çalışma ve dudağının kenarında bir gülümsemedir. Kalbin gider, bir daha gelmez.

20-25:  Kalbin gidip yola mantıkla devam edildiği bir dönemdir bu. Deneme aşamasını geçen flörtleşmeler sonucunda sevgili adayları kriterlere göre ayrılır ve en çok yıldızı alan kişi sevgili koltuğuna oturtulur. Olurda geçmişten kalma kalp kırıklarınız varsa kel ve melhem arasındaki ilişkiyi uygularsınız kendinize. O  12 ila 19 yaşları arasında yaşanılan  ilişkiyi beklersiniz. Beklersiniz. Bek… öylece kalırsınız, bulamazsınız. Çünkü karşınızdaki artık yaşını başını almış kendi sorumlulukları olan bir insandır ve size ayıracak çok fazla vakti yoktur.

26-30:  Yirmili yaşlarda bir sevgili bulduysanız evlenir mutfak önlüğünü boynunuza asarsınız. Bu kadar. Aşk dediğin ne ki?

Sevgiliyi yaş gruplarına göre ayrıldığımıza göre şimdi de sevgili neden vardır sorusuna gönlümüzden geçen cevabı verelim.
Eğer marşmelov  gibi bir insansanız; elini tutmak birlikte film izlemek, gülümsemek ve sesini duymak için vardır sevgili. Kirpiğinin ucunda sakladığın adamın seni aramasını saniye saniye beklemektir. Yani sevgili araması için vardır. Sevmesi için vardır. İlgilenmesi için vardır.
Ama marşmelov gibi değilde Tarhana gibi bir sevgiliyseniz durum değişir.  Dışarıya çıktınızda size eşlik etmesi için vardır sevgili, ya da grip oldunuz burnunuz akıyorsa sevgili iyi çorba yapmalı. Zaten o yüzden vardır. Sizi rahatsız eden olursa söylemek için vardır sevgili. Ya da öğrenciyseniz ve evde kalıyorsanız bulaşıkları yıkatıp evi temizletmek için vardır sevgili. Biriken ödevleri yaptırmak için bulunan sevgililerden bahsetmiyorum bile.
Ama sevgili yanında gözlerinizi kapatabilmeniz için vardır. Marşmelovca yani. Belki.. Kim bilir.
Üçüncü sorumuz olan kimden sevgili olur ile yazımıza devam ediyorum.
Sevgili; “ya çişim geldi tuvalet bulalım!” diyebileceğiniz kişiden olur. Ya da farklı takımları tutuyorsanız bile el ele yürüyebilmektir derbi akşamlarında. Bakınız FB – GS derbisi sonrası ben ve ben.  Gece uyurken dişlerinizi sıkma huyunuz varsa, uykusundan uyanıp kenetlediğiniz dişlerinizi açmaya çalışan kişiden de sevgili olur. Eğer benim gibi sabah ezanından korkuyorsanız hatta duyduğunuzda yastığınıza sarılıp ağlayabilecek duruma gelebiliyorsanız aradığınızda korkma ben yanındayım diyen biri varsa çevrenizde kaçırmayın. Bağlayın, sizi sevene kadar bodruma kitleyip aç susuz bırakıp kendinize sevgili yapın onu.

Dördüncü soruyu neden yazdığımı bilmiyorum ama üç ve dördü alt başlıklar olarak işleyebiliriz. İdeal sevgili seni özledim demenize izin vermeyen kişiden de olabilir. En azından sizi aramak için attığınız beni arar mısın mesajını beklemeyen kişi olabilir. Olur yani ya da boş verin ideal sevgiliyi. Mısır patlatın çay için uyuyan kedinizin dilini onu uyandırmadan ağzından dışarı çıkartmaya çalışın.

Bu işlediğimiz yere kadar bir ara özet yapacak olursak..
Sevgili nedir, neden vardır, kimden sevgili olur ve ideal sevgili kimdir sorularına cevap aradık. Bulduysak ne ala, bulamadıysak çay içeriz =)

Yaptığımız ara özetten sonra yazımıza beşinci sorumuz olan İlgi nedir sorusuyla devam edelim.
İlgi; dikkati öncelikle belirli bir şey üzerinde toplama eğilimi; kimyasal koşullar eş ya da birbirine çok yakın olduğunda öğelerin birbirleriyle birleşmede gösterdiği seçicilik. Buradaki tanımdan da gördüğümüz gibi  ilgi birbirine yakın olma durumudur. Bunu ara özetten önceki sorulara bağdaştırıcak olursak; sevgili dediğin ilgi göstermeli. Sesini duyurmak için akşamın 6’sını beklememeli. Kendini naza çekmemelidir. Tirip atıyorsak katlanmalı yok efendim çekemiyorsa gidip çim adamım Gözlük Efendiyle birlikte olamalıdır.

Altıncı sorumuz olan ilgi kime gösterilir sorusuyla devam ediyorum.
Anneye, babaya, mümkünse kendinizden küçük kız kardeşinize, eşinize, dostunuza ama en çok sevdiğiniz kadına ilgi göstermelisiniz. Neden diye sormayın, çünkü bi kadının ilgiye ihtiyacı vardır. Ekmek gibi su gibi çikolata gibi daha ne diyeyim. Arkadaşının aldığı çantayı anlatır bir kadın, ya da okuduğu bir makalede geçen istatistiklerden bahseder. İlgi alanı neyse ondan konuşur bir kadın. Bazen saatlerce burçlarınızın uyumuna bakar bazen de sevdiğiniz takımın maçına bilet bulmaya çalışır. Kadınlar farklıdır. Önemli olan budur.  Bunu bilmek gerek, yok ben kadınları anlamıyorum, yok efendim çözemiyorum demenin alemi yok, basittir kadınlar. Sevin, ilgi gösterin elini tutun.  Aldatmayın, yakın arkadaşlarıyla çok samimi olmayın gibi maddelerde var ama onları yazmak istemiyorum. Birde çikolata alın.

İşte can alıcı sorumuz. İlgi beklemek doğru mudur?
Boşuna uğraşmanın alemi yok, eğer değişen bişeyler varsa hiç bir şey eskisi gibi olmuyor.  Başlarda sürekli soruyorsun. Beni neden aramıyorsun? Neden ilgilen miyorsun eskisi gibi? Cevaplar hep aynı. Belki beni özlemiştir diye sorarsınız kendinize. Ya da aramamasına sebepler  bulursunuz kendinizce. Araba çarpmış olabilir, uyuya kalmıştır, yoğun bakımda da olabilir. Belki de birine bişey olmuştur. Tuvaletin deliğine mi düştü acaba? Yahu ne olduda sesimi duymak istemedi bu saate kadar? Yani mutlaka başına çok kötü birşeyin geldiğini düşünürsünüz çünkü başka açıklaması yoktur sizin için. Ama bu size göre öyledir  O sadece kafasını dinlemek istermiştir. Peki dersiniz çünkü daha öncesinde bu konuda çok kavga çıkmıştır, sıkılmışsınızdır. Bunalmış hatta umursamaz olmuşsunuzdur. İşte o noktadan sonra ilgi beklemekten vazgeçersiniz. Yani ilgi gösterenden beklenir. Sorunun cevabı bukadar açık. Ve sonraaa hiç beklemediğiniz anda bir telefon gelir ve zaman istenir, ara verilir, gider ve sen bir daha dönmeyeceğini bilirisin. Zaten çayında soğumuştur artık.  Geri dönersin, yıllar önce dinlediğin şarkılara myy-Seni tanımayan yok bu şehirde. Güzel şarkıdır yani bence, dinleyin diye tavsiye etmem ama güzeldir.

Ve son  soru: Erken yatan erken kalkar,  Körle yatan Şaşı kalkar, Dal sarkar, Kartal kalkar, Bide çok severken götü kalkar mı?               
Bu sorunun cevabı kesinlikle evettir. Sakın çok sevdiğinizi belli etmeyin, çağırırsa gitmeyin, naz yapın küsün, ama sevdiğinizi belli etmeyin. Daha ne diyim. Soru yeterince açık. Kalbim hızlı hızlı atmaya başladı yine, çarpıntı olsa gerek bunun adı. Ben bari şu eşyaları kaldırayım kitaplıktan fotoğraflar mumlar, ayıcıklar filan, büyütülecek bir şey yok. Aynamdan adınıda sileyimde her sabah kalkınca görmeyim.  Bitti.
 Bi özet yapacak olursak, sizin yaşınız kadar deneyiminiz var özetinizi kendiniz yapın.
 Çalışma yaprakları ve deneme testini daha sonra yazarım.

Aramalarını sessize aldım. Belki ararsın diye. Kal gülümsemeler içinde. Selametle.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Geliyorum Josephine, yıkanma!

Toplumların temizlik anlayışı tarih boyunca değişmiş. Şimdi yaşanan ise küresel ölçekli bir değişim. Modern yaşamı etkisi altına alan hijyen ideolojisi, getirdiği standartlarla doğal ve insani olanı dışlıyor. Katherine Ashenburg Dirt on Clean adlı kitabında temizlik pratiklerini anlatıyor. Her kültürün kendine, pislik ile aşırı titizlik arasında en mükemmel nokta olarak seçtiği bir temizlik anlayışı var. Modern, orta sınıf Kuzey Amerikalılar için "temiz" kelimesi her gün aksatmadan duş almak ve ardından da parfüm sıkmak anlamına geliyor. Oysa 17. yüzyıl aristokrat Fransız erkeği için temizlik, her gün iç çamaşırını değiştirmek, ellerine su serpmek ve vücudunun geri kalanına su ya da sabun değdirmemek anlamına geliyordu. Birinci yüzyılda Romalılar için iki saat ya da daha uzun süreler vücudu farklı sıcaklıklarda suyla ıslatmak, metal bir aletle vücudun terini ve yağını kazımak demekti. Son olarak da tüm vücut yağlanarak temizlenme işi tamamlanıyordu. Her gün, herkes bir a

Knorr salata sosu, fesleğenli ve kekikli - Tarifini açıklıyorum :)

Bir yıl öncesine kadar bu sosu çok tüketiyordum. Salataya çok güzel bir tat katıyor. 4 kaşık su ve 4 kaşık yağ ile sosu karıştırıp salataya döküyorsunuz. Nasıl bir sos ise, insanın salatayı yedikçe yiyesi geliyor. Hatta arkadaşımla abartıp mayonez de sıkarak yiyorduk salatayı. Ne günlerdi... Sonra neden kendim yapmıyorum bu sosu dedim ve ambalajın arkasındaki tarifi aldım. Sanırım hevesim kaçtığı için bir gün bile yapmayı denemedim evde. İlk okuduğumda zerdeçalın ne olduğunu bilmiyordum. Kesin asıl tadı veren baharat budur diye düşünüyordum. Henüz denemedim ama zerdeçalla tanıştım. Fikrim değişmedi; bence hâlâ işin püf noktası zerdeçal ( 2011 notu: Lezzetin potastum glutamattan geldiğini anladım. İnternette biraz araştırırsanız, çin tuzu diye de geçen bu kimyasalın, alınan tatları daha yoğun hissettirdiği belirtiliyor. Fakat aksini söyleyen pek çok kurum olmasına rağmen ben sağlıklı oluşu/güvenilirliği konusunda -hele ki mevzu ticari ürünler olunca- şüpheliyim). İşte tarif: Kurutulm

Heaven Knows, Mr. Allison - Beyaz Rahibe (1957)

Yönetmen: John Huston Oyuncular: Robert Mitchum, Deborah Kerr Süresi: 198 dk. Issız adalar gerek benzersiz egzotik havaları gerekse manzaraları açısından kişinin yalnızlığını en iyi biçimde yansıtmaya uygun görüldüğü için sinemacıların vazgeçilmez mekanlarıdır. Kaç yıldır ‘Lost’u izliyoruz ekranda bir düşünsenize. İstanbul Modern’de gerçekleştirilen ‘Robert Mitchum ve Cool’un Doğuşu’ isimli programın ayrıntılarını okurken aklıma Mitchum’un, böyle cennet gibi bir adada geçen ‘Beyaz Rahibe’ isimli filmi geldi. Beyazperdede ‘Cool’luğun kitabını yazmış olan aktör, bu filmde de Deborah Kerr ile yine aynı pozisyonda takılıyor. John Huston’ın ‘African Queen’ inden esintiler taşıyan film, baştan sona tabiatın içinde geçer. Ve aynı sevimli-likte olmasına karşın pek tanınmayan ama izlenmeye değer bir filmdir. 2. Dünya Savaşı’nda gemisi batırılan Allison, tesadüfen Japonlara ait bir adaya sürüklenir. Eskiden üs olarak kullanılan ada terk edilmiştir. Kendi imkanlarıyla yaşam mücadelesi vermeye