"Hollanda'ya gittiğimde, orada Van Gogh'un sarılarının kaynağını bulmuş ve daha çok sevmeye başlamıştım Van Gogh'un sarılarını (...) Âşık Veysel'in sesinde de Doğu Anadolu toprağının rengi, köy evlerinin içinden geçen arklar, yüzükoyun yatarak su içen delikanlılar, genç kızlar vardı. Ahmed Arif'in şiirinde de, şiirini yaparken kullandığı araçlarda da, anlattığı yerlerin, yapıtına koyduğu hayatın çok tutarlı bir bileşkesini görüyorum.
Cesareti söylüyor Ahmed Arif. Yiğitliği.
Bir pınar gibi, bir yeraltı suyu gibi, bir tipi gibi.
'Dostuna yarasını gösterir gibi'
Yücelerde yıllanmış katar katar karın içinde yürüyor yalnayak ve ayakları yanarak."
Cemal Süreya diyor bunları Hasretinden Prangalar Eskittim'in önsözünde. 69'da ise Papirüs'te yazının tamamı yer alıyor. Hasretinden Prangalar Eskittim'i okuya okuya eskiten de, dostuna yarasını gösterir gibi, Ahmed Arif'i bir de Cemal Süreya'nın kaleminden okumak. Önsözde Ahmed Arif'le tanışmalarını, Ankara'da haftanın 3-4 gecesi Ulus gazetesinde buluşup sabaha kadar sohbet etmelerini, sabaha karşı da Kızılay'a kadar yürüyüp orada ayrılmalarını, paylaştıklarını anlatıyor ve şöyle diyor ona dair: "Her şairin konuşma tarzıyla (hatta yüzüyle) şiiri arasında bir yakınlık, bir benzerlik vardır muhakkak; ama konuşmasıyla şiiri arasında bu kadar bir özdeşlik bulunan bir şaire ilk kez Ahmed Arif'de rastlıyordum. Onun şiiri, konuşmasından alınmış herhangi bir parça gibidir; konuşması ise şiirin her yöne doğru bir devamı gibi."
Sırf bu son cümleyi okumak, beni derhal Ahmed Arif'in kendi sesinden kayıtlarını dinlemeye götürüyor. Dinleyerek, bir yandan kitabın arkasındaki resmine bakarak, Ahmed Arif'le sohbetin nasıl bir şey olduğunu tasavvur etmeye çalışıyorum.
Cemal Süreya'yı bir daha seviyorum ve Ahmed Arif'i bu denli güzel anlatan bir insanın şiirinde ondan izler göreceğimi önceden tahmin etmiş gibi, kısa bir süre sonra Sevda Sözleri'ni tekrar okumaya başlıyorum. "İşte Bu Saatlerde" şiirinde, şu dizelerde duruyorum:
...
Buğdayın parayla değişildiği,
Paranın ekmekle değişildiği
Ekmeğin tütünle değişildiği
Tütünün acıyla değişildiği
Ve artık hiçbir şeyle değişilmediği acının
O sokaklarda
...
Gülümsüyorum, iki adamın sabaha karşı Ulus gazetesinden Kızılay'a doğru giden ayak izlerine bakıyorum.
Cesareti söylüyor Ahmed Arif. Yiğitliği.
Bir pınar gibi, bir yeraltı suyu gibi, bir tipi gibi.
'Dostuna yarasını gösterir gibi'
Yücelerde yıllanmış katar katar karın içinde yürüyor yalnayak ve ayakları yanarak."
Cemal Süreya diyor bunları Hasretinden Prangalar Eskittim'in önsözünde. 69'da ise Papirüs'te yazının tamamı yer alıyor. Hasretinden Prangalar Eskittim'i okuya okuya eskiten de, dostuna yarasını gösterir gibi, Ahmed Arif'i bir de Cemal Süreya'nın kaleminden okumak. Önsözde Ahmed Arif'le tanışmalarını, Ankara'da haftanın 3-4 gecesi Ulus gazetesinde buluşup sabaha kadar sohbet etmelerini, sabaha karşı da Kızılay'a kadar yürüyüp orada ayrılmalarını, paylaştıklarını anlatıyor ve şöyle diyor ona dair: "Her şairin konuşma tarzıyla (hatta yüzüyle) şiiri arasında bir yakınlık, bir benzerlik vardır muhakkak; ama konuşmasıyla şiiri arasında bu kadar bir özdeşlik bulunan bir şaire ilk kez Ahmed Arif'de rastlıyordum. Onun şiiri, konuşmasından alınmış herhangi bir parça gibidir; konuşması ise şiirin her yöne doğru bir devamı gibi."
Sırf bu son cümleyi okumak, beni derhal Ahmed Arif'in kendi sesinden kayıtlarını dinlemeye götürüyor. Dinleyerek, bir yandan kitabın arkasındaki resmine bakarak, Ahmed Arif'le sohbetin nasıl bir şey olduğunu tasavvur etmeye çalışıyorum.
Cemal Süreya'yı bir daha seviyorum ve Ahmed Arif'i bu denli güzel anlatan bir insanın şiirinde ondan izler göreceğimi önceden tahmin etmiş gibi, kısa bir süre sonra Sevda Sözleri'ni tekrar okumaya başlıyorum. "İşte Bu Saatlerde" şiirinde, şu dizelerde duruyorum:
...
Buğdayın parayla değişildiği,
Paranın ekmekle değişildiği
Ekmeğin tütünle değişildiği
Tütünün acıyla değişildiği
Ve artık hiçbir şeyle değişilmediği acının
O sokaklarda
...
Gülümsüyorum, iki adamın sabaha karşı Ulus gazetesinden Kızılay'a doğru giden ayak izlerine bakıyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder