Yönetmen: John Huston
Oyuncular: Robert Mitchum, Deborah Kerr
Süresi: 198 dk.
Issız adalar gerek benzersiz egzotik havaları gerekse manzaraları açısından kişinin yalnızlığını en iyi biçimde yansıtmaya uygun görüldüğü için sinemacıların vazgeçilmez mekanlarıdır. Kaç yıldır ‘Lost’u izliyoruz ekranda bir düşünsenize. İstanbul Modern’de gerçekleştirilen ‘Robert Mitchum ve Cool’un Doğuşu’ isimli programın ayrıntılarını okurken aklıma Mitchum’un, böyle cennet gibi bir adada geçen ‘Beyaz Rahibe’ isimli filmi geldi.
Beyazperdede ‘Cool’luğun kitabını yazmış olan aktör, bu filmde de Deborah Kerr ile yine aynı pozisyonda takılıyor.
John Huston’ın ‘African Queen’inden esintiler taşıyan film, baştan sona tabiatın içinde geçer. Ve aynı sevimli-likte olmasına karşın pek tanınmayan ama izlenmeye değer bir filmdir.
2. Dünya Savaşı’nda gemisi batırılan Allison, tesadüfen Japonlara ait bir adaya sürüklenir. Eskiden üs olarak kullanılan ada terk edilmiştir. Kendi imkanlarıyla yaşam mücadelesi vermeye çalışan asker, bir süre sonra adada yalnız olmadığını görür. Misyoner bir rahiple adaya gelmiş olan rahibe Angela, rahip ölünce adada kalıp, küçük kilisesinde ibadetine devam etmektedir. Baştan hiç anlaşamayan ikili, gelişen olaylar sonucu hayatın belli noktalarında birleştiklerini anlayacaklardır. Kendini beğenmiş ABD’li asker zamanla romantik bir aşığa dönüşecektir.
John Huston, anılarını yazdığı kitabı ‘Açık Bir Kitap’ta bakın bu cool aktörden ve filmden nasıl söz etmiş; “Bob (Robert) Mitchum’un zor biri olduğunu duymuştum. Onunla çalışmak son derece zevkliydi ve çok güzel bir oyun çıkardı. Bob hayatımda çalıştığım en iyi aktörlerden biridir. Olivier (Laurence), Burton (Richard) ve Brando (Marlon) çapında bir aktördü.
O lakayt havası, daha doğrusu azametsiz oluşu, bir ciddiyetsizlik olarak görünür çünkü buna ihtiyaç vardır ama aslında Kral Lear’i oynayabilecek kabiliyettedir. Gösteriş yapmayı ve şirin gözükmeyi sevmezdi. Bu filmimden pek söz edilmez ama bence şimdiye kadar yapmış olduğum en iyi filmlerden biridir. Gösterişsizdi, çok basit ve temiz bir diyaloğu vardı ve birinci sınıf bir temel üzerine oturtulmuştu. Rahibe ve deniz subayı klişesinden kaçmayı başarmıştık ve malzeme büyük bir duygu inceliğiyle ele alınmıştı.”
Yönetmen bu filmin çekiminden o kadar çok keyif almış ki, keyifli işlerin veda partilerini ve ’hoşça kal’ demeyi sevmediği için, filmin final sahnesinin tüm hazırlıklarını yapıp erkenden setten ayrılmıştı.
Filmde ‘Beyaz Rahibe’yi canlandıran Deborah Kerr ise bu rolüyle 1958 yılında en iyi kadın oyuncu dalında ‘Oscar’a aday gösterilmiş ama heykelciği Susan Hayward’a kaptırmıştı. Altı kez bu ödüle aday gösterilen sanatçı, çok sonra bu heykeli, 1994 yılında onur ödülü olarak alacaktı.
Hızır Tüzel
Oyuncular: Robert Mitchum, Deborah Kerr
Süresi: 198 dk.
Issız adalar gerek benzersiz egzotik havaları gerekse manzaraları açısından kişinin yalnızlığını en iyi biçimde yansıtmaya uygun görüldüğü için sinemacıların vazgeçilmez mekanlarıdır. Kaç yıldır ‘Lost’u izliyoruz ekranda bir düşünsenize. İstanbul Modern’de gerçekleştirilen ‘Robert Mitchum ve Cool’un Doğuşu’ isimli programın ayrıntılarını okurken aklıma Mitchum’un, böyle cennet gibi bir adada geçen ‘Beyaz Rahibe’ isimli filmi geldi.
Beyazperdede ‘Cool’luğun kitabını yazmış olan aktör, bu filmde de Deborah Kerr ile yine aynı pozisyonda takılıyor.
John Huston’ın ‘African Queen’inden esintiler taşıyan film, baştan sona tabiatın içinde geçer. Ve aynı sevimli-likte olmasına karşın pek tanınmayan ama izlenmeye değer bir filmdir.
2. Dünya Savaşı’nda gemisi batırılan Allison, tesadüfen Japonlara ait bir adaya sürüklenir. Eskiden üs olarak kullanılan ada terk edilmiştir. Kendi imkanlarıyla yaşam mücadelesi vermeye çalışan asker, bir süre sonra adada yalnız olmadığını görür. Misyoner bir rahiple adaya gelmiş olan rahibe Angela, rahip ölünce adada kalıp, küçük kilisesinde ibadetine devam etmektedir. Baştan hiç anlaşamayan ikili, gelişen olaylar sonucu hayatın belli noktalarında birleştiklerini anlayacaklardır. Kendini beğenmiş ABD’li asker zamanla romantik bir aşığa dönüşecektir.
John Huston, anılarını yazdığı kitabı ‘Açık Bir Kitap’ta bakın bu cool aktörden ve filmden nasıl söz etmiş; “Bob (Robert) Mitchum’un zor biri olduğunu duymuştum. Onunla çalışmak son derece zevkliydi ve çok güzel bir oyun çıkardı. Bob hayatımda çalıştığım en iyi aktörlerden biridir. Olivier (Laurence), Burton (Richard) ve Brando (Marlon) çapında bir aktördü.
O lakayt havası, daha doğrusu azametsiz oluşu, bir ciddiyetsizlik olarak görünür çünkü buna ihtiyaç vardır ama aslında Kral Lear’i oynayabilecek kabiliyettedir. Gösteriş yapmayı ve şirin gözükmeyi sevmezdi. Bu filmimden pek söz edilmez ama bence şimdiye kadar yapmış olduğum en iyi filmlerden biridir. Gösterişsizdi, çok basit ve temiz bir diyaloğu vardı ve birinci sınıf bir temel üzerine oturtulmuştu. Rahibe ve deniz subayı klişesinden kaçmayı başarmıştık ve malzeme büyük bir duygu inceliğiyle ele alınmıştı.”
Yönetmen bu filmin çekiminden o kadar çok keyif almış ki, keyifli işlerin veda partilerini ve ’hoşça kal’ demeyi sevmediği için, filmin final sahnesinin tüm hazırlıklarını yapıp erkenden setten ayrılmıştı.
Filmde ‘Beyaz Rahibe’yi canlandıran Deborah Kerr ise bu rolüyle 1958 yılında en iyi kadın oyuncu dalında ‘Oscar’a aday gösterilmiş ama heykelciği Susan Hayward’a kaptırmıştı. Altı kez bu ödüle aday gösterilen sanatçı, çok sonra bu heykeli, 1994 yılında onur ödülü olarak alacaktı.
Hızır Tüzel
Yorumlar
Yorum Gönder