Zorlu süreci atlatmaya çalışırken, bütün hayatınızı alt üst
eden bu gerçeğin, düşüncelerinizden çıkmama durumudur asker yolu beklemek.
Yıllarca bununla alakalı bir şeyler okuyup, duyarsınız, denk gelirsiniz, ama bir gün
durumun bizzat içine girildiğinde; okunulanın, duyulanın, denk gelinenin hiç bir
anlamı kalmaz çünkü; bizzat yaşıyorsunuzdur, ve bağımlılığınız ne kadar büyükse,
o kadar zorlu atlatacaksınızdır bu süreci.
Her şey sevgilinin tecilini kaldırmasıyla başlar. Ara ara akla gelen askerlik, askerliğin uzak bir şehre çıkma ihtimali, hiç olmadık zamanlarda zonk diye akla düşer ve sakin bir şekilde atlatmaya çalıştığınız bekleme süreci –sevgiliye gergin olmadığını düşündürme çabalarıyla- çekilmez bir hal alır.
“ Ya- ya da, keşke, eğer" gibi bağlaçlarla başlayan ve asla
cevabı verilemeyecek olan cümleler,
sorulmasının mantıksızlığı ne kadar kişi tarafından biliniyor olsa da
sorulmadan edilemez. “ Ya çok uzağa
giderse, ya çok kötü bir karakola düşerse, keşke yakın bir yere çıksa, eğer
yakın bir yere çıkarsa hafta sonu gidip gelinir, rahat olur...” derkeeeen sonuç
öğrenilir, iyi kötü sıkıntı biter, belirsizlik son bulur.
Askerlik yapmayı hiç istemese de, bir an önce askere gitmek
ister artık sevgili. Bir an önce olsun bitsin ister çünkü, her Türk erkeğinin geleceğinin önündeki en büyük
engeldir askerlik. En şeffaf gelecek
planları askerliğin bitmesiyle başlar aslında.
Nihayet büyük gün gelir, sevgili askere gider. Bir kaç gün
içinde depresyona girecek olan genç kız ve sevgilisi başlarına geleceklerden
habersizdir. Askerlik kadar kötü bir olay da olsa, monoton hayata aniden giren
bu değişiklik, ilk bir ay gençlerin kafasını bir nebze de olsa meşgul
edecektir, konular genellikle; gidilen
şehrin hava durumu, askeriyenin şartları, yaşanılan şaşırtıcı olaylar, askeriyenin
artıları, eksileri, sevgilinin hiç alışık olmadığı “ortam.”
Tabi bunlar da bir
yere kadar konuşulur, bir yere kadar kafayı meşgul tutabilir.
İlerleyen dönemler Kafkavari bir ruhla devam eder. Bitmek tükenmek bilmeyen yalnızlık, hüzün,
uykusuz geceler, ağlama krizleri, depresyon belirtileri, çeşitli kabuslar genç
kızın farkına varmadan kendini sevgilisine ne kadar bağladığının yorucu ve
yıpratıcı kanıtlarıdır.
Kişi sürekli dalıp gitmek suretiyle kah Dali tabloları edasında, bir geceden kalma
fakat sarhoş olmama durumuna kah sarhoş olma, aşk şarkılarıyla kanepede sızma
felaketine uğrayabilir. Fakat bunlar
gerçekte yararlıdır çünkü bir vakit geçirebilme durumu söz konusudur, zira kişi
ders çalışmaya çalışıyorsa, uykuya dalma esnasındaysa, kitap okumaya
çalışıyorsa, sevgili akla geldiği an zaman durur ve bir ilerleme de kaybedecek
gibi görünmüyordur.
Askerliğin en kötü taraflarından birisi, “şimdiki zamanda
yaşama” eylemini ortadan kaldırma yeteneğinin olmasıdır. Sevdiceği olmadan
tuvalete bile gitmek istemeyen genç kızın yuvarlandığı “geçmiş ve gelecek
zamandaki hayat” hayatı büsbütün çekilmez hale getirir. Kişi ya geçmişte
yaşıyordur ya da sevdiceği dönünce yaşayacağı şeyleri hayal ediyordur. Ya
geçmişte yaşanılan şeylerin hatıralarıyla uyuyor ya da gelecek planlarıyla
hayallere dalıyordur.
Zaman sevgiliyle
telefonda konuşurken çok hızlı geçiyordur, telefonu kapatınca duruyordur.
Kah
şafak sayılır, kah şafağa sövülür.
Telefonla tuvalete gidilir, telefonla banyo bile yapılır. Sabah 3te, 5te
sevgiliye mesaj yazılır, cevap beklenir, mesaj gelmez, uyumaya çalışılır, uyku gelmez. Bazen çok uyunur, uyanınca mutlu olunur,zaman
hızlı geçmiştir; bazen uyku tutmaz,
sinir olunur.
Algılar bozulur. Sürekli 2 gün sonra adet olacakmış gibi yaşamaya
başlar genç kız, “asker” lafı geçer gözleri dolar, sevgilinin adı geçer ağlar.
Zaten dengesiz olan hormonlar, tamamen kontrolden çıkar.
Bir yandan “yahu neden bu kadar bağlandım, bu kadar
bağlanmasaydım daha kolay olurdu” fikriyle kişi kendisine kızma hakkı bulurken,
5 dakika süren bir telefon konuşmasının
ardından daha da bağlanmak kaçınılmaz sondur.
Zira askerliğin erkekler üzerinde
mucizevi bir etkisi vardır. 40 erkekle aynı koğuşta yatan sevgilinin tek düşüncesi
oluverir genç kız ki bu da sevgilinin sözlerine yansımıştır, işte bu sözlerdir
ki genç kızı, ne kadar kendisini şehrin en zavallısı gibi hissetse de, kendisinden alan ve gecelerce düşüncelere
salan..
Sevdiceğine bağımlı bir kızın hayatındaki en zorlu süreçtir
askerlik dönemi.
Hayatın en sadık, en
karanlık, en depresif dönemidir.
Anlatılarak, paylaşılarak bitmeyen bir özlem söz konusudur. Zaman
kavramının en çok sorgulandığı dönemdir. Kah hayattan koparak kah hayata daha
çok bağlanarak, kah kendi kendine gelin güvey olarak kah umutsuzluğa kapılarak
geçen bir dönemdir. “Kah-kah” bağlacının en çok kullanıldığı dönem olarak da
ifade edilebilir.
Sevdiceği askerde olan bir genç kızın herhangi bir gününün bir bölümü şu
şekilde anlatılabilir;
Umutsuz ve hüzünlü bir ifadeyle uyanıp, telefona uzanma.
Herhangi bir arama ya da mesaj görmeme üzerine iç geçirme ve ardından sade bir
kahvaltı. Evde nereye gidilirse gidilsin telefonu elinden düşürmeme durumu.
Telefon çalışında kalbin aşırı hızlanması ve eğer sevgili arıyorsa iç
geçirilerek, dikkatli seçilmiş kelimelerle yapılan bir konuşmanın ardından,
ağlama krizi. Kendini üzme seansları, tamamen saçma sapan bir davranış
olduğunun anlaşılmasının ardından tek yapılanın kendini boşuna yıpratmak
olduğu, bu dönemlerin geçeceği, yeniden mutlu olunacağı gibi tesellilerle
kendini avutma anları.
Zordur işte. Yaşamayan anlayamaz. Yaşayan da asla eskisi
gibi olamaz. Bir olgunluk, gereksiz bir durgunluk çöker insanın üzerine. Hüzün ve durgunluk insanın sırtına asılmış bir çuval görevi görür, yorar insanı, çıkarıp atılamaz. Engel olunamaz.
Sayısı tam olarak belli olmayan bir şafağı
saydırır. 132 gün sonra yeniden sevgilinin kollarında olacağını, o gelene kadar
sabah ve akşam olmak üzere 264 defa hayal ettiren durumdur askerlik. Hayal
gücünüzü geliştirir, kaleminizi güçlendirir.
Sonuçta zordur. Böyle anlatmakla falan anlaşılmaz,
paylaşılmaz.
Olsun yine de yazmışsın bir şeyler. İleri ki günlerde senin bu yazını google baba'da "Asker Yolu Gözlemek" diye aratıp bulan ve okurken gözleri dolan o kadar çok hatun olacak ki. Ellerine sağlık.
YanıtlaSilEvet. Muhteşem. Gece eve gelip tv açıyorum bilmem hangi dizine ana karakterin adı Taylan. (Askerimin adı), Sabah geliyorum bi bakıyorum duygularıma tercüman olmuş bir yazı.. Geçmiyor ki bu günler. Say say geçmiyor. ;(
YanıtlaSilGeçmiyor günleeeeer, yar yar yar :) Şaka bir yana, sevgilisi askerde olan bir kızın en yakını yine sevgilisi askerde olan bir bayandır galiba. Belma bir ara buluşup beraber ağlayalım diyorum :)
YanıtlaSilHayır diyemeyeceğim bir teklif bu.. =) En kısa zamanda
Sil