Ana içeriğe atla

Belki ile Başlayıp Kim Bilir ile Biten Yazı

   Ben seni tanımadan önce rüyalarımda görmüştüm. Rüyalarımda görmüştüm, rüyalarımda görüp aşık olmuştum sana, ben seni sana dokunmadan sevmiştim. Seninle karşılaşmadan kavuşmuştum gözlerine. Meğerse farkında olmadan aynı kaldırımlarda yürümüşüz, güneşin doğuşunu aynı gölün üzerinde seyretmişiz. Hiç farkında olmadan aynı arkadaşları dost edinmişiz.

   Ben daha sana dokunmadan hissetmiştim avucunun sıcaklığını, meğerse aynı şarkıları söylemişiz seninle, kantinden aldığımız çay bile aynı su ile demlenmiş. Ben seni görmeden sevdim, rüyamda hissettim kokunu ve sana hiç yabancılık çekmedim. Belki de Anka kafeden aldığın ders notları benimdi, benim el yazımı okumuşsun fark etmeden, aynı amfide ders dinledik birbirimizi hiç fark etmeden. Sesimle eşlik ettiğim gitar sesi meğerse senin notaların imiş. Hiç düşündün mü? Belki de sen çıkarken ben girmişimdir kantine? Ya da en sevdiğim hocayla konuşmak için senin odadan çıkmanı beklemişimdir. Ve belki Sami hoca seni benden çok sevmiştir! Sanmıyorum!

   Öğretmenlik yeminimizi aynı hocanın sesinden bir sene ara ile okumuşuzdur kim bilir? Hiç farkında olmadan ekmek atmışızdır Mogan'da ki ördeklere. Hatırı kalmasın diğer ördeklerin diye özellikle simit alıp uzaktakilere bile ulaştırmaya çalışmışızdır akşam yemeklerini. Ama hiç karşılaşmadık  ne fakültede ne kampüste ne de kantinde. Sen ve ben aynı evde farklı odalarda ders çalışmışızdır ama hiç duymamışızdır birbirimizi, ne garip. Belki de benim kahkahalarım yüzünden ezberleyemediğin  php kodları yüzünden ders tekrarı yapmışsındır.

   Aşti'de karşımda gördüğümde seni hiç yabancılık çekmemiştim, ki ben seni rüyalarımda sevmiştim. Şimdi söyle bana...

   Yine rüyalarımda mı sevmeliyim seni? Sana hiç fark ettirmeden uzaktan mı seslenmeliyim adını? Belki de....


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Geliyorum Josephine, yıkanma!

Toplumların temizlik anlayışı tarih boyunca değişmiş. Şimdi yaşanan ise küresel ölçekli bir değişim. Modern yaşamı etkisi altına alan hijyen ideolojisi, getirdiği standartlarla doğal ve insani olanı dışlıyor. Katherine Ashenburg Dirt on Clean adlı kitabında temizlik pratiklerini anlatıyor. Her kültürün kendine, pislik ile aşırı titizlik arasında en mükemmel nokta olarak seçtiği bir temizlik anlayışı var. Modern, orta sınıf Kuzey Amerikalılar için "temiz" kelimesi her gün aksatmadan duş almak ve ardından da parfüm sıkmak anlamına geliyor. Oysa 17. yüzyıl aristokrat Fransız erkeği için temizlik, her gün iç çamaşırını değiştirmek, ellerine su serpmek ve vücudunun geri kalanına su ya da sabun değdirmemek anlamına geliyordu. Birinci yüzyılda Romalılar için iki saat ya da daha uzun süreler vücudu farklı sıcaklıklarda suyla ıslatmak, metal bir aletle vücudun terini ve yağını kazımak demekti. Son olarak da tüm vücut yağlanarak temizlenme işi tamamlanıyordu. Her gün, herkes bir a

Knorr salata sosu, fesleğenli ve kekikli - Tarifini açıklıyorum :)

Bir yıl öncesine kadar bu sosu çok tüketiyordum. Salataya çok güzel bir tat katıyor. 4 kaşık su ve 4 kaşık yağ ile sosu karıştırıp salataya döküyorsunuz. Nasıl bir sos ise, insanın salatayı yedikçe yiyesi geliyor. Hatta arkadaşımla abartıp mayonez de sıkarak yiyorduk salatayı. Ne günlerdi... Sonra neden kendim yapmıyorum bu sosu dedim ve ambalajın arkasındaki tarifi aldım. Sanırım hevesim kaçtığı için bir gün bile yapmayı denemedim evde. İlk okuduğumda zerdeçalın ne olduğunu bilmiyordum. Kesin asıl tadı veren baharat budur diye düşünüyordum. Henüz denemedim ama zerdeçalla tanıştım. Fikrim değişmedi; bence hâlâ işin püf noktası zerdeçal ( 2011 notu: Lezzetin potastum glutamattan geldiğini anladım. İnternette biraz araştırırsanız, çin tuzu diye de geçen bu kimyasalın, alınan tatları daha yoğun hissettirdiği belirtiliyor. Fakat aksini söyleyen pek çok kurum olmasına rağmen ben sağlıklı oluşu/güvenilirliği konusunda -hele ki mevzu ticari ürünler olunca- şüpheliyim). İşte tarif: Kurutulm

Heaven Knows, Mr. Allison - Beyaz Rahibe (1957)

Yönetmen: John Huston Oyuncular: Robert Mitchum, Deborah Kerr Süresi: 198 dk. Issız adalar gerek benzersiz egzotik havaları gerekse manzaraları açısından kişinin yalnızlığını en iyi biçimde yansıtmaya uygun görüldüğü için sinemacıların vazgeçilmez mekanlarıdır. Kaç yıldır ‘Lost’u izliyoruz ekranda bir düşünsenize. İstanbul Modern’de gerçekleştirilen ‘Robert Mitchum ve Cool’un Doğuşu’ isimli programın ayrıntılarını okurken aklıma Mitchum’un, böyle cennet gibi bir adada geçen ‘Beyaz Rahibe’ isimli filmi geldi. Beyazperdede ‘Cool’luğun kitabını yazmış olan aktör, bu filmde de Deborah Kerr ile yine aynı pozisyonda takılıyor. John Huston’ın ‘African Queen’ inden esintiler taşıyan film, baştan sona tabiatın içinde geçer. Ve aynı sevimli-likte olmasına karşın pek tanınmayan ama izlenmeye değer bir filmdir. 2. Dünya Savaşı’nda gemisi batırılan Allison, tesadüfen Japonlara ait bir adaya sürüklenir. Eskiden üs olarak kullanılan ada terk edilmiştir. Kendi imkanlarıyla yaşam mücadelesi vermeye