Ana içeriğe atla

Arash - Pure Love - Beklenmedik Misafir

Birkaç aydır alt üst yan artık hangi komşumuzsa birileri, bu şarkıyı çalıyordu gece gündüz. En az 20 kere dinlemişimdir. La la la la diye şarkı sözlerini duyuyordum sadece. Ses çok boğuk geliyordu ve İngilizce mi Arapça mı yoksa İspanyolca mı anlayamıyordum. Çok dinleyince meraklanıyor insan. Spanish song 2009 la la la la filan diye arattım hatta. Bir iki saat kaybettim sırf meraktan. Yeni yaz şarkılarından filandır diye düşündüm, boşverdim sonra. Tesadüf işte, bir akrabamda şarkıyı duyunca şok oldum; camı açık vaziyette pişen odam ve işkence gibi gelen la la la la sesleri geldi aklıma. Kimin olduğunu öğrendim sonunda. Meğer esas kişi erkek sesinin sahibiymiş: Arash. La la diyen ablamız da Helena Josefsson'muş. Tatlı birine benziyor. Emiliana Torrini'den sonra tatlılığı tartışılır tabii:).

Velhasıl şarkı sanırım İngilizce ve Farsça karışık:

Pure Love - Masum Aşk

This Was Just Meant To Be
-Kaderimiz böyleymiş
You Are Coming Back To Me
-Bana geri dönüyorsun
'Cause, This Is Pure Love
-Çünkü bu masum bi aşk
'Cause, This Is Pure Love
-Çünkü bu masum bi aşk

Mikham To Vaghty Khaby
Kenareh To Beshinam
-Sen uyurken yanında oturmak istiyorum
Ageh Yeh Vaght Khabam Bord
-Eğer uyursam
Baz Khabeh Toro Bebinam
-Yine rüyamda seni görürüm

Atreh Nafashayeh To
-Nefesinin kokusu
Beh Tanam Bepicheh
-Bedenimi sarıyor
Kash Bedoony
-Bilmeni isterim ki
Keh Zendegy Bito Hicheh
-Sen olmadan bu hayat değersiz

This Was Just Meant To Be
-Kaderimiz böyleymiş
You Are Coming Back To Me
-Bana geri dönüyorsun
'Cause, This Is Pure Love
-Çünkü bu masum bi aşk
'Cause, This Is Pure Love
-Çünkü bu masum bi aşk

I Know You Are More Afraid
-Çok korktuğunu biliyorum
Then I'll Say I Will Wait
-Bekleyeceğimi söylüyorum
'Cause, This Is Pure Love
-Çünkü bu masum bi aşk
'Cause, This Is Pure Love
-Çünkü bu masum bi aşk

Mikham Tane Ghashangeto
To Baghalam Begiram
-Senin güzel vücuduna sarılmak istiyorum
Begam Ageh Nabashi
-Yanımda olmayacaksan söyle
Karam Tamoomeo
-Çünkü sensiz yaşayamam
Bedooneh To Mimiram
-Sen olmazsan öleceğim

Mikham Labato Roo Labam
-Seni öpmek istiyorum
Bezary Ta Hamisheh
-Hem de sonsuza dek
Begam Keh Zendegy Digeh
-Sana hep söyleyeceğim
Bedooneh To Nemisheh
-Sensiz bu hayatın çekilmez olduğunu

This Was Just Meant To Be
-Kaderimiz böyleymiş
You Are Coming Back To Me
-Bana geri dönüyorsun
'Cause, This Is Pure Love
-Çünkü bu masum bi aşk
'Cause, This Is Pure Love
-Çünkü bu masum bi aşk

I Know You Are More Afraid
-Çok korktuğunu biliyorum
Then I'll Say I Will Wait
-Bekleyeceğimi söylüyorum
'Cause, This Is Pure Love
-Çünkü bu masum bi aşk
'Cause, This Is Pure Love
-Çünkü bu masum bi aşk

Ba Ra La La La La Ba La La La
The Moon Smells It All
-Ay her şeyin şahidi
Ba Ra La La La La Ba La La La
'Cause This Is Pure Love
-Çünkü bu masum bi aşk
Ba Ra La La La La Ba La La La
The Moon Smells It All
-Ay her şeyin şahidi
Ba Ra La La La La Ba La La La
'Cause This Is Pure Love
-Çünkü bu masum bi aşk

To Nistio Ta Abad
-Burada değilsin
Bito Delam Migireh
-Sonsuza dek acı çekeceğim
Amma Zamooneh Migeh
-Ama vakit
Keh Digeh Kheili Direh
-'Artık çok geç' diyor




Türkçe şarkı sözü: GitarAkor

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Geliyorum Josephine, yıkanma!

Toplumların temizlik anlayışı tarih boyunca değişmiş. Şimdi yaşanan ise küresel ölçekli bir değişim. Modern yaşamı etkisi altına alan hijyen ideolojisi, getirdiği standartlarla doğal ve insani olanı dışlıyor. Katherine Ashenburg Dirt on Clean adlı kitabında temizlik pratiklerini anlatıyor. Her kültürün kendine, pislik ile aşırı titizlik arasında en mükemmel nokta olarak seçtiği bir temizlik anlayışı var. Modern, orta sınıf Kuzey Amerikalılar için "temiz" kelimesi her gün aksatmadan duş almak ve ardından da parfüm sıkmak anlamına geliyor. Oysa 17. yüzyıl aristokrat Fransız erkeği için temizlik, her gün iç çamaşırını değiştirmek, ellerine su serpmek ve vücudunun geri kalanına su ya da sabun değdirmemek anlamına geliyordu. Birinci yüzyılda Romalılar için iki saat ya da daha uzun süreler vücudu farklı sıcaklıklarda suyla ıslatmak, metal bir aletle vücudun terini ve yağını kazımak demekti. Son olarak da tüm vücut yağlanarak temizlenme işi tamamlanıyordu. Her gün, herkes bir a

Knorr salata sosu, fesleğenli ve kekikli - Tarifini açıklıyorum :)

Bir yıl öncesine kadar bu sosu çok tüketiyordum. Salataya çok güzel bir tat katıyor. 4 kaşık su ve 4 kaşık yağ ile sosu karıştırıp salataya döküyorsunuz. Nasıl bir sos ise, insanın salatayı yedikçe yiyesi geliyor. Hatta arkadaşımla abartıp mayonez de sıkarak yiyorduk salatayı. Ne günlerdi... Sonra neden kendim yapmıyorum bu sosu dedim ve ambalajın arkasındaki tarifi aldım. Sanırım hevesim kaçtığı için bir gün bile yapmayı denemedim evde. İlk okuduğumda zerdeçalın ne olduğunu bilmiyordum. Kesin asıl tadı veren baharat budur diye düşünüyordum. Henüz denemedim ama zerdeçalla tanıştım. Fikrim değişmedi; bence hâlâ işin püf noktası zerdeçal ( 2011 notu: Lezzetin potastum glutamattan geldiğini anladım. İnternette biraz araştırırsanız, çin tuzu diye de geçen bu kimyasalın, alınan tatları daha yoğun hissettirdiği belirtiliyor. Fakat aksini söyleyen pek çok kurum olmasına rağmen ben sağlıklı oluşu/güvenilirliği konusunda -hele ki mevzu ticari ürünler olunca- şüpheliyim). İşte tarif: Kurutulm

Heaven Knows, Mr. Allison - Beyaz Rahibe (1957)

Yönetmen: John Huston Oyuncular: Robert Mitchum, Deborah Kerr Süresi: 198 dk. Issız adalar gerek benzersiz egzotik havaları gerekse manzaraları açısından kişinin yalnızlığını en iyi biçimde yansıtmaya uygun görüldüğü için sinemacıların vazgeçilmez mekanlarıdır. Kaç yıldır ‘Lost’u izliyoruz ekranda bir düşünsenize. İstanbul Modern’de gerçekleştirilen ‘Robert Mitchum ve Cool’un Doğuşu’ isimli programın ayrıntılarını okurken aklıma Mitchum’un, böyle cennet gibi bir adada geçen ‘Beyaz Rahibe’ isimli filmi geldi. Beyazperdede ‘Cool’luğun kitabını yazmış olan aktör, bu filmde de Deborah Kerr ile yine aynı pozisyonda takılıyor. John Huston’ın ‘African Queen’ inden esintiler taşıyan film, baştan sona tabiatın içinde geçer. Ve aynı sevimli-likte olmasına karşın pek tanınmayan ama izlenmeye değer bir filmdir. 2. Dünya Savaşı’nda gemisi batırılan Allison, tesadüfen Japonlara ait bir adaya sürüklenir. Eskiden üs olarak kullanılan ada terk edilmiştir. Kendi imkanlarıyla yaşam mücadelesi vermeye