Ana içeriğe atla

Bok: Kötü kokunun gizlediği kıymetli bilgiler

Dışkı ve tuvalet alışkanlıkları hakkında bilmediklerinizi öğrenmeye hazır mısınız? Burnunuzu tıkadıysanız, dışkının tuhaf âlemine buyurun...

Yazıya göz attığınızda “Ne kadar da boktan bir mevzu” diyebilirsiniz. Doğru, çünkü konumuz kapalı kapılar ardında gerçekleştirdiğimiz, günlük yaşantımızın en doğal hadisesi, en kibar tabiriyle ‘tuvalete çıkmak’. Vücudumuzun bu değersiz atığı sanıldığı kadar beş para etmez değil. Tıpta, endüstride, ticarette kullanılan muazzam bir kaynak. Toplumlararası kültür farklılıklarını yansıtan göstergelerden… Benetton’un dergisi Colors Magazine, son sayısında gelişmiş toplumların tabu haline getirdiği insan dışkısına dair kapsamlı bir çalışma hazırladı.


Dünyada yaklaşık dört milyar insanın, en doğal ihtiyacını rahatlıkla giderebileceği bir tuvalet yok. Pek çoğu dışkıyla iç içe yaşıyor, yemekleri ve sularına pislik bulaşıyor. Bulaşıcı hastalıklardan dolayı da her yıl milyonlarcası hayatını kaybediyor. İshalin öldürdüğü çocuk sayısı AIDS’ten kat kat fazla. Bunlara rağmen insan dışkısı, yerin dibine batası lanet bir madde değil. Endüstride yakıt veya gübre olarak kullanılabileceği gibi, bizi ısıtabilir, besleyebilir hatta iyileştirebilir. Dünyada, önemi en hafife alınmış doğal kaynak olmasına rağmen zeytinyağı kadar zengin bir içeriğe sahip ve kullanışlı.

Suya sabuna dokunmadan temizlik olur mu?
Lüks klozet: Japonlar taharetlenme sistemine en çok önem veren toplumların başında… 70 yıl önce büyük bir tuvalet devrimi gerçekleştiren Japonlar, gelişmiş teknolojilerini de kullanarak son derece lüks klozetler icat etti. En basiti bile yıkama, sıcak hava üfleyerek kurutma, havayı emerek kötü kokuları yok etme, hatta parfüm sıkma işlevlerini yerine getiriyor. Kimisi tansiyon ölçerken, kimisi rahatlatmak için müzik bile çalıyor. Sıcaklığı ayarlayan doğal termometre de cabası.

Bidet: Gelişmiş ülkelerin pek çoğunda ‘bidet’ denilen akıllı klozetler, kullanıcıya taharetlenme imkânı sağlıyor.

Sünger sopa: Eski Romalıların kullandığı yöntemlerden biri olan sünger, bir sopanın ucuna bağlanıyor ve tuvaletin ardından temizlik gerçekleşiyor.

Gazoz şişesi: Hâlâ Güneydoğu Asya’da milyonlarca insanın kullandığı bir yöntem. İçine su doldurulan şişelerle temizlik sağlanıyor.

Gazete kâğıdı: Özellikle Bolivya ve Belize’de temizlik dergi ve gazete kâğıtlarıyla yapılıyor.

Taş: Ülkemizin bazı bölgelerinde kullanılan taharet yöntemlerinden biri de taş. Eğer öyle olmasaydı, “İndim dereye taş bulamadım” tarzı şarkılar, “Tedariksiz aptese giden domala domala taş arar” türü atasözleri lügatimizde olur muydu?

Tuvalet kâğıdı: Gelişmiş ülkelerde en çok kullanılan temizlik yöntemi. Yılda 21 bin parça kâğıt kullanan Amerikalı için bir vazgeçilmez. Ancak her rulo için onlarca ağacın kesilmesi gerekiyor. Türkiye’de kişi başına yılda ortalama altı rulo tuvalet kâğıdı tüketiliyor.

Kadınlar için büyük dert
Dünyadaki en sık kullanılan tuvalet çeşidi, yanı başında bir tuvalet kâğıdı, aşağısında da fırçası bulunan seramik bir klozet değil. Otlak bir arazi veya yol kenarında tünelinecek bir boşluk… Açık bir arazide en mahrem anını gerçekleştirmek kadınlar için büyük dert. Hayal edin, gecenin kör saatinde bir tarlada işinizi görmek istiyorsunuz ancak karşınıza mülkiyetinin kirlenmesini istemeyen bir çiftçi veya karanlığı fırsat bilen bir tecavüzcü çıkıyor. Özellikle savaşın hüküm sürdüğü bölgelerde küçük kız çocuklarının bile mağduru olduğu bu olaylar zamanla normal karşılanmaya başladı. 14 yıl süren Liberya İç Savaşı’nda ise her üç kadından birinin tecavüze uğradığı sanılıyor. Öte yandan okullarında tuvalet olmadığı için dünyadaki kız çocuklarının yüzde 20’si okula gidemiyor.

Dertlere deva, hastalara şifa
ABD’de yaklaşık üç milyon insanın mustarip olduğu ‘Clostridium Difficile’ isimli hastalığın tedavi yöntemlerinden biri de içinde sağlıklı bakteriler bulunduran dışkının, hastalıklı bağırsağa anal yoldan şırıngayla enjekte edilmesi… Clostridium Difficile 60-70 yaş grubu arasında sıklıkla görülen bir bağırsak rahatsızlığı. Diğer ishallerden farklı olarak, hasta günde 40 defaya kadar tuvalete çıkmak zorunda kalabiliyor. Mikserden geçirilerek şırınga içine konulan dışkılar, hastanın bağırsaklarına enjekte edildikten sonra transferi yapılan maddenin içindeki iyi huylu bakteriler antibiyotik işlevi görüyor.

Açık havada hacet gidermek
Üçüncü Dünya’nın kanayan yaralarından biri de umumi alanlarda tuvalet ihtiyacını gidermek. Batı toplumlarında sesi öksürükle örtülmeye çalışılırken, Güney Afrika’nın gettolarında insanlar aleni ama battaniyelerin altına gizlenerek hacetini gideriyor. Etrafına bir duvar dahi inşa edemeyen halkın çaresizliği geçen sene protestolara sebep olmuş.

Alaturka mı alafranga mı?
Tuvalete çıkma üzerine yapılmış en büyük tartışmanın öznesi, hacet giderirken hangi pozisyonun alınması gerektiğiyle ilintili. Natüralizm yanlıları ‘çömmek’ dediğimiz pozisyonda anüsün 132 derecelik bir açıyla işlemi gerçekleştirdiğini ifade ederken, oturarak yapıldığı takdirde bu açının 90 derece olacağını ve sıçramanın muhtemel olduğunu savunuyor. Ancak bilim insanları, birinin ötekinden daha zararlı olduğuna dair bir görüşe varamadı henüz.

Dinler tuvalet konusunda ne diyor?
İslamiyet: Müslümanlar Hz. Muhammed’in hadislerinden yola çıkarak yüzüklerini çıkarıp, sol ayakla tuvalete girer. Dua ederken pis olmak inançlarına ters düştüğünden suyla yıkanır ve sağ ayakla tuvaletten çıkarlar. İslamiyet inancına göre tuvalet kutsal sayılan Mekke’ye doğru bakmamalıdır.

Budizm: Budist keşişlerin iki bin yıllık kitabı Vinaya Pitaka evlerin dışında bulunan tuvaletlere girmeden, içeride birinin olup olmadığının anlaşılması için öksürülmesini öngörür. Kitap keşişin dışkısını attığı sırada ıkınmasını, dişlerini temizlemesini ve tükürmesini yasaklarken onun yerine bu sürenin meditasyon yaparak geçirilmesini söyler.

Hinduizm: Hinduların kutsal kitabı Vishnu Purana dışkısını yapacak kişinin herhangi bir su kaynağından 45 metre uzak olmasını söyler. Saçlar örtülü olmalı, güneşe ya da aya bakılmamalıdır.

Sihizm: Kuzey Hindistan’da yaşamış on gurunun temel öğretilerine dayanan bu din uyarınca; erkekseniz sabah erken kalkıp banyo yapmalı, bıçağınızı ve bileziğinizi aldıktan sonra, türbanınızı kuşanıp bir kaba su doldurmalı ve sonra tuvalete gitmelisiniz. Ondan sonra kılıcınızı alabilirsiniz.

Musevilik: Yasa kitabı Deuteronomy, Musevilerin dışkılarını yaşadıkları yerden uzak bir yere gömmelerini söyler. Daha fazla saadet için dışkıyı yaparken Aşer Yatser duası okunmalı ve kişinin dışkı yapabilecek uzuvlarını koruduğu için Tanrı’ya şükredilmeli.

Alışık olmadığımız tuvaletler
Kompost tuvalet: Sifonlu tuvaletten on kat ucuza mal olan kompost tuvalette su kullanılmıyor. Bir çukur dolunca diğerine geçiliyor ve dışkı zararsız gübreye ayrışıyor.

Uçan tuvalet: Dünya genelindeki çoğu fakir kenar mahallenin dışkısından kurtulmak için kullandığı ‘Helikopter tuvalet’ de denilen bu yöntemde dışkı plastik bir poşete yapıldıktan sonra poşet olabildiğince uzağa fırlatılıyor!

Kuyu tuvalet: Betonun üzerindeki delikten alttaki kuyuya dışkının boşaltıldığı yöntemde sterilizasyon için bir şey yapılmıyor. Dışkının kuyudan temizlenmesi zahmetli olduğu için bazıları bu işi yağmurun yapmasına izin veriyor.

Açık tuvalet: En yaygın tuvalet olan açık tuvalet aslında hiçbir özelliğe sahip değil. Her 10 kişiden dördü yolculuk esnasında durup açık araziye tuvaletini yapıyor.

Biyogaz çürütücü: Anaerob çürütücüyle yemek pişirmekte, ısınmakta ya da aydınlatmada kullanılan biyogaz üretilebiliyor. Bir kişinin bir yıllık dışkısından 30 litre biyogaz elde edilebiliyor.

Yakıt kaynağı olarak dışkı
Japonya’da geliştirilen bir sistemde, ülkenin en büyük tuvalet sistemleri firması mucizevi bir motor üretti. İnsan dışkısıyla çalışan motor, tuvaletlerden kaynaklanan karbon salınımını azaltmak için geliştirildi. Motorun üstünde benzin deposu niyetine klozet yer alıyor. Burada biriken dışkı ulaşım ihtiyacınızı karşılıyor. Ruanda’daki hapishanelerde mahkûmların dışkıları da enerji için kullanılmakta. Isıtma sistemleri kanalizasyona bağlanırken, mahkûmlara da ona göre protein ve karbonhidrat ağırlıklı yemekler yediriliyor.

Alıntı: Alpbuğra B. Gültekin, 2 Nisan 2012

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Geliyorum Josephine, yıkanma!

Toplumların temizlik anlayışı tarih boyunca değişmiş. Şimdi yaşanan ise küresel ölçekli bir değişim. Modern yaşamı etkisi altına alan hijyen ideolojisi, getirdiği standartlarla doğal ve insani olanı dışlıyor. Katherine Ashenburg Dirt on Clean adlı kitabında temizlik pratiklerini anlatıyor. Her kültürün kendine, pislik ile aşırı titizlik arasında en mükemmel nokta olarak seçtiği bir temizlik anlayışı var. Modern, orta sınıf Kuzey Amerikalılar için "temiz" kelimesi her gün aksatmadan duş almak ve ardından da parfüm sıkmak anlamına geliyor. Oysa 17. yüzyıl aristokrat Fransız erkeği için temizlik, her gün iç çamaşırını değiştirmek, ellerine su serpmek ve vücudunun geri kalanına su ya da sabun değdirmemek anlamına geliyordu. Birinci yüzyılda Romalılar için iki saat ya da daha uzun süreler vücudu farklı sıcaklıklarda suyla ıslatmak, metal bir aletle vücudun terini ve yağını kazımak demekti. Son olarak da tüm vücut yağlanarak temizlenme işi tamamlanıyordu. Her gün, herkes bir a

Knorr salata sosu, fesleğenli ve kekikli - Tarifini açıklıyorum :)

Bir yıl öncesine kadar bu sosu çok tüketiyordum. Salataya çok güzel bir tat katıyor. 4 kaşık su ve 4 kaşık yağ ile sosu karıştırıp salataya döküyorsunuz. Nasıl bir sos ise, insanın salatayı yedikçe yiyesi geliyor. Hatta arkadaşımla abartıp mayonez de sıkarak yiyorduk salatayı. Ne günlerdi... Sonra neden kendim yapmıyorum bu sosu dedim ve ambalajın arkasındaki tarifi aldım. Sanırım hevesim kaçtığı için bir gün bile yapmayı denemedim evde. İlk okuduğumda zerdeçalın ne olduğunu bilmiyordum. Kesin asıl tadı veren baharat budur diye düşünüyordum. Henüz denemedim ama zerdeçalla tanıştım. Fikrim değişmedi; bence hâlâ işin püf noktası zerdeçal ( 2011 notu: Lezzetin potastum glutamattan geldiğini anladım. İnternette biraz araştırırsanız, çin tuzu diye de geçen bu kimyasalın, alınan tatları daha yoğun hissettirdiği belirtiliyor. Fakat aksini söyleyen pek çok kurum olmasına rağmen ben sağlıklı oluşu/güvenilirliği konusunda -hele ki mevzu ticari ürünler olunca- şüpheliyim). İşte tarif: Kurutulm

Heaven Knows, Mr. Allison - Beyaz Rahibe (1957)

Yönetmen: John Huston Oyuncular: Robert Mitchum, Deborah Kerr Süresi: 198 dk. Issız adalar gerek benzersiz egzotik havaları gerekse manzaraları açısından kişinin yalnızlığını en iyi biçimde yansıtmaya uygun görüldüğü için sinemacıların vazgeçilmez mekanlarıdır. Kaç yıldır ‘Lost’u izliyoruz ekranda bir düşünsenize. İstanbul Modern’de gerçekleştirilen ‘Robert Mitchum ve Cool’un Doğuşu’ isimli programın ayrıntılarını okurken aklıma Mitchum’un, böyle cennet gibi bir adada geçen ‘Beyaz Rahibe’ isimli filmi geldi. Beyazperdede ‘Cool’luğun kitabını yazmış olan aktör, bu filmde de Deborah Kerr ile yine aynı pozisyonda takılıyor. John Huston’ın ‘African Queen’ inden esintiler taşıyan film, baştan sona tabiatın içinde geçer. Ve aynı sevimli-likte olmasına karşın pek tanınmayan ama izlenmeye değer bir filmdir. 2. Dünya Savaşı’nda gemisi batırılan Allison, tesadüfen Japonlara ait bir adaya sürüklenir. Eskiden üs olarak kullanılan ada terk edilmiştir. Kendi imkanlarıyla yaşam mücadelesi vermeye