Ana içeriğe atla

Doktor raporuna ihtiyaç duyanlaraa

Bu yazıyı doktor raporuna ihtiyaç duyup da, doktor tanıdık bulduk sevinciyle açanlar adına üzgünüm tanıdık ile değil ama belki bir tecrübeyle yolunuza ışık tutabilirim.

Seneee... 2 sene önce. Üniversite son sınıftayım. Sabaha kadar çalıştığım vizeye uyuyakaldığım için gidememişim. Son sene uzatmak istemiyorum ne yapsak hadi rapor alayım dedim. Gittim bir sağlık ocağına, yarım saat bir saat bekledim doktoru nihayet sıra bana geldi hemen girdim içeri o heyecanla kapıyı kapamamışım. Hemen konuya girdim: "Dürüstçe durumumu anlatayım size işte böyle böyle oldu gidemedim sınava rapor verebilir misiniz zor durumdayım." Doktor biraz kızardı biraz bozardı gözler sağ sol yapıyor en sonunda öyle bir sesle başladı ki söze sanırsın halka sesleniş yapıyor. Vay efendim bizim derslerimize zamanında çalışıp son geceye bırakmayıp sonra uyuya kalmayıp vıdı vıdı bıdı bıdı.. doktoru da böyle zor durumlarda bırakmayıp sağlık sistemimize kara lekeler sürdürmek zorunda bırakmamızın vatandaşlık görevi olduğuyla devam edip arkamda bulunan sağlık il müdürünün de yapmaya çalıştığı mükemmel sistemin kurulmasına yardımcı olmamız gerektiği ile biten 5 10 dakikalık bir nutuk sonrası benim arkamı dönüp hiçbir şey olmamış gibi sağlık il müdürüne iyi günler dileyerek koşar adımlar ile sağlık ocağından uzaklaşıp, bildiğim en yakın sağlık ocağına girip doktorla kurduğum diyalog:

BEN: "Çok kötü midemi bozdum yada üşüttüm galiba . İshal oldum habire de kusuyorum."

DR: "Hımm bir muayene edelim."

Stetoskop karnımda geziyor....

DR: "Bağırsak hareketleri oldukça yoğun... Sana bir ilaç yazalım posalı şeyler ye..." vs.

BEN: "Teşekkürler, kaç gün daha sürer bu? Tam vize haftasındayım hatta bugünde vizem vardı"

DR: "İki gün falan.. Sana rapor yazalım"

BEN: " Şey bizim okul 2 gün rapor kabul etmiyor en az 3 olmalı ki telafi sınavına girebileyim. 3 gün yazar mısınız?" (Yüzsüzlüğüme de diyecek yok.)

DR: " Tamam 3 gün olsun."

Ve içimde zafer nidalarıyla ayrılışım...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Geliyorum Josephine, yıkanma!

Toplumların temizlik anlayışı tarih boyunca değişmiş. Şimdi yaşanan ise küresel ölçekli bir değişim. Modern yaşamı etkisi altına alan hijyen ideolojisi, getirdiği standartlarla doğal ve insani olanı dışlıyor. Katherine Ashenburg Dirt on Clean adlı kitabında temizlik pratiklerini anlatıyor. Her kültürün kendine, pislik ile aşırı titizlik arasında en mükemmel nokta olarak seçtiği bir temizlik anlayışı var. Modern, orta sınıf Kuzey Amerikalılar için "temiz" kelimesi her gün aksatmadan duş almak ve ardından da parfüm sıkmak anlamına geliyor. Oysa 17. yüzyıl aristokrat Fransız erkeği için temizlik, her gün iç çamaşırını değiştirmek, ellerine su serpmek ve vücudunun geri kalanına su ya da sabun değdirmemek anlamına geliyordu. Birinci yüzyılda Romalılar için iki saat ya da daha uzun süreler vücudu farklı sıcaklıklarda suyla ıslatmak, metal bir aletle vücudun terini ve yağını kazımak demekti. Son olarak da tüm vücut yağlanarak temizlenme işi tamamlanıyordu. Her gün, herkes bir a...

Knorr salata sosu, fesleğenli ve kekikli - Tarifini açıklıyorum :)

Bir yıl öncesine kadar bu sosu çok tüketiyordum. Salataya çok güzel bir tat katıyor. 4 kaşık su ve 4 kaşık yağ ile sosu karıştırıp salataya döküyorsunuz. Nasıl bir sos ise, insanın salatayı yedikçe yiyesi geliyor. Hatta arkadaşımla abartıp mayonez de sıkarak yiyorduk salatayı. Ne günlerdi... Sonra neden kendim yapmıyorum bu sosu dedim ve ambalajın arkasındaki tarifi aldım. Sanırım hevesim kaçtığı için bir gün bile yapmayı denemedim evde. İlk okuduğumda zerdeçalın ne olduğunu bilmiyordum. Kesin asıl tadı veren baharat budur diye düşünüyordum. Henüz denemedim ama zerdeçalla tanıştım. Fikrim değişmedi; bence hâlâ işin püf noktası zerdeçal ( 2011 notu: Lezzetin potastum glutamattan geldiğini anladım. İnternette biraz araştırırsanız, çin tuzu diye de geçen bu kimyasalın, alınan tatları daha yoğun hissettirdiği belirtiliyor. Fakat aksini söyleyen pek çok kurum olmasına rağmen ben sağlıklı oluşu/güvenilirliği konusunda -hele ki mevzu ticari ürünler olunca- şüpheliyim). İşte tarif: Kurutulm...

Heaven Knows, Mr. Allison - Beyaz Rahibe (1957)

Yönetmen: John Huston Oyuncular: Robert Mitchum, Deborah Kerr Süresi: 198 dk. Issız adalar gerek benzersiz egzotik havaları gerekse manzaraları açısından kişinin yalnızlığını en iyi biçimde yansıtmaya uygun görüldüğü için sinemacıların vazgeçilmez mekanlarıdır. Kaç yıldır ‘Lost’u izliyoruz ekranda bir düşünsenize. İstanbul Modern’de gerçekleştirilen ‘Robert Mitchum ve Cool’un Doğuşu’ isimli programın ayrıntılarını okurken aklıma Mitchum’un, böyle cennet gibi bir adada geçen ‘Beyaz Rahibe’ isimli filmi geldi. Beyazperdede ‘Cool’luğun kitabını yazmış olan aktör, bu filmde de Deborah Kerr ile yine aynı pozisyonda takılıyor. John Huston’ın ‘African Queen’ inden esintiler taşıyan film, baştan sona tabiatın içinde geçer. Ve aynı sevimli-likte olmasına karşın pek tanınmayan ama izlenmeye değer bir filmdir. 2. Dünya Savaşı’nda gemisi batırılan Allison, tesadüfen Japonlara ait bir adaya sürüklenir. Eskiden üs olarak kullanılan ada terk edilmiştir. Kendi imkanlarıyla yaşam mücadelesi vermeye ...