Ana içeriğe atla

Hamamböcekleri: Başlangıç

Sen misin dün gece hamamböcekleri hakkında atıp tutan? Yahu 350 milyon yıl diyoruz ya, biraz ağırdan al. Yok ustaymış yok saygıymış.
Bu gece tam polisiye film seyrederken (Av Mevsimi (2010)) bilgisayarın pili uyarı verdi. Yan odaya geçerken yerdeki kuru çiçek yaprağı gözüme çarptı. Açık renkli yerde çok dikkat çekiyordu. Böceğe benzettim. Zaten ışık da kapalı ya, aklım hamamböceklerinde. Dedim kesin budur. Neyse olmadığını anlayıp -ki boyu da olamayacak kadar küçüktü- rahatladım. Tam öbür odaya geçerken -sanki Süpermen hislerim kabarmış arkadaş- bir de ne göreyim? O. Evet O. Tam bir Stephen King romanı ya. Altına sıçarsın televizyonun loş ışığında.
Çok hızlı kaçtığını biliyorum ya, tereddüt ettim içeri gidip sinek savar alsam mı diye. Ama önceden deneyimim var, e bizimki de evin ahalisinden -yavaş hareket ediyor hınzır- hemen kaptım elime savarı. Spreyi sıkmamla kalan yarısı da dolabın altına girdi. Biraz daha alta doğru boca ettim ama maksat psikolojik. Biliyorum bu sinek savar, ölmez hocam. Hadi diyelim öldü, koca koloni vardır yahu. Hah! Neyse dediğim gibi maksat psikolojimiz yerine gelsin.
Ama aylar olmuştur evde görmeyeli. Dün demiştim ben, şimdi bunları yazıyorum ya, kesin yakında görürüm demiştim içimden. Ama bu kadar da beklemiyordum. Hani şimdi ortadaki önde, üç tanesi kapıma dayansa "abi büyüksün" deyip elini öpeceğim öndekinin. Bi' at kafası eksik! (Bilmeyenler bilenlere anlatsın)
Neyse, filmin adı belli: Hamamböcekleri: Başlangıç. Üçlemenin kalanı da yolda mı acaba?
Bu arada Av Mevsimi'yle Heat (1995) arasındaki 7 benzerliğe dikkat ettiniz mi? Şimdi bilgisayardan Heat'i sileyim derken bazı sahnelere göz attım da, çömez ve sinirini karısından çıkaran polis filan...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Geliyorum Josephine, yıkanma!

Toplumların temizlik anlayışı tarih boyunca değişmiş. Şimdi yaşanan ise küresel ölçekli bir değişim. Modern yaşamı etkisi altına alan hijyen ideolojisi, getirdiği standartlarla doğal ve insani olanı dışlıyor. Katherine Ashenburg Dirt on Clean adlı kitabında temizlik pratiklerini anlatıyor. Her kültürün kendine, pislik ile aşırı titizlik arasında en mükemmel nokta olarak seçtiği bir temizlik anlayışı var. Modern, orta sınıf Kuzey Amerikalılar için "temiz" kelimesi her gün aksatmadan duş almak ve ardından da parfüm sıkmak anlamına geliyor. Oysa 17. yüzyıl aristokrat Fransız erkeği için temizlik, her gün iç çamaşırını değiştirmek, ellerine su serpmek ve vücudunun geri kalanına su ya da sabun değdirmemek anlamına geliyordu. Birinci yüzyılda Romalılar için iki saat ya da daha uzun süreler vücudu farklı sıcaklıklarda suyla ıslatmak, metal bir aletle vücudun terini ve yağını kazımak demekti. Son olarak da tüm vücut yağlanarak temizlenme işi tamamlanıyordu. Her gün, herkes bir a

Knorr salata sosu, fesleğenli ve kekikli - Tarifini açıklıyorum :)

Bir yıl öncesine kadar bu sosu çok tüketiyordum. Salataya çok güzel bir tat katıyor. 4 kaşık su ve 4 kaşık yağ ile sosu karıştırıp salataya döküyorsunuz. Nasıl bir sos ise, insanın salatayı yedikçe yiyesi geliyor. Hatta arkadaşımla abartıp mayonez de sıkarak yiyorduk salatayı. Ne günlerdi... Sonra neden kendim yapmıyorum bu sosu dedim ve ambalajın arkasındaki tarifi aldım. Sanırım hevesim kaçtığı için bir gün bile yapmayı denemedim evde. İlk okuduğumda zerdeçalın ne olduğunu bilmiyordum. Kesin asıl tadı veren baharat budur diye düşünüyordum. Henüz denemedim ama zerdeçalla tanıştım. Fikrim değişmedi; bence hâlâ işin püf noktası zerdeçal ( 2011 notu: Lezzetin potastum glutamattan geldiğini anladım. İnternette biraz araştırırsanız, çin tuzu diye de geçen bu kimyasalın, alınan tatları daha yoğun hissettirdiği belirtiliyor. Fakat aksini söyleyen pek çok kurum olmasına rağmen ben sağlıklı oluşu/güvenilirliği konusunda -hele ki mevzu ticari ürünler olunca- şüpheliyim). İşte tarif: Kurutulm

Heaven Knows, Mr. Allison - Beyaz Rahibe (1957)

Yönetmen: John Huston Oyuncular: Robert Mitchum, Deborah Kerr Süresi: 198 dk. Issız adalar gerek benzersiz egzotik havaları gerekse manzaraları açısından kişinin yalnızlığını en iyi biçimde yansıtmaya uygun görüldüğü için sinemacıların vazgeçilmez mekanlarıdır. Kaç yıldır ‘Lost’u izliyoruz ekranda bir düşünsenize. İstanbul Modern’de gerçekleştirilen ‘Robert Mitchum ve Cool’un Doğuşu’ isimli programın ayrıntılarını okurken aklıma Mitchum’un, böyle cennet gibi bir adada geçen ‘Beyaz Rahibe’ isimli filmi geldi. Beyazperdede ‘Cool’luğun kitabını yazmış olan aktör, bu filmde de Deborah Kerr ile yine aynı pozisyonda takılıyor. John Huston’ın ‘African Queen’ inden esintiler taşıyan film, baştan sona tabiatın içinde geçer. Ve aynı sevimli-likte olmasına karşın pek tanınmayan ama izlenmeye değer bir filmdir. 2. Dünya Savaşı’nda gemisi batırılan Allison, tesadüfen Japonlara ait bir adaya sürüklenir. Eskiden üs olarak kullanılan ada terk edilmiştir. Kendi imkanlarıyla yaşam mücadelesi vermeye