Ana içeriğe atla

Ubuntu: Windows kurulumu sonrası Ubuntu'yu kurtarmak (resimli anlatım)

Bilgisayarınızda Ubuntu ve Windows yüklüydü. Üzerine tekrar Windows yüklediniz ve başlangıçta çıkan Ubuntu menüsü kayboldu. Ne yapabilirsiniz?

Kayıp menü
Aslında elinizde Ubuntu'nun 8.04 veya yeni bir sürümünün cd'si varsa işiniz kolay. Menünün (yani aslında Grub yazılımının yarattığı menünün) kaybolmasının sebebi, Windows'un yüklenirken bu menüye aldırış etmeksizin menüyü silip üzerine "Burada ben varım, sadece ben açılacağım" yazması. Hard diskinizin ilk sektörü (en başı diyelim ya da MBR - Master Boot Record) hangi işletim sisteminin nerede olduğunu yazan bir menüyü barındırır. Şimdi yapmamız gereken eski menünün yedeğini bulup tekrar yerine yerleştirmek.

Cd'yi bilgisayarınıza takın ve yeniden başlatın. "Ubuntu'yu kurmadan dene" seçeneğini seçip Ubuntu'nun açılmasını bekleyin. Şimdi Ubuntu'yu geri getirebiliriz (bu yönteme MBR fix veya düzeltme de deniyor):


* Bir terminal açın (Applications -> Accessories -> Terminal)


* Grub yazılımını açın:
sudo grub

* Aşağıdakine benzer bir Grub karşılama ekranı açılacak:
[ Minimal BASH-like line editing is supported. For
the first word, TAB lists possible command
completions. Anywhere else TAB lists the possible
completions of a device/filename. ]

grub>

* Şimdi hard diskin ilk bölümünü bulalım (hd0 - MBR). Aşağıdakini yazın ve enter'a basın:
find /boot/grub/stage1



* Eğer "Error 15: File not found" hatası alırsanız, aşağıdakini deneyin:
find /grub/stage1

* Find komutunun verdiği cevabı kullanarak aşağıdaki X ve Y'yi değiştirin. Grub'a bulduğunuz yeri bildirin:
grub> root (hdX,Y)

* Ve Grub menüsünü yükleyin:
grub> setup (hd0)

* Grub'dan çıkın:
grub> quit


Şimdi bilgisayarınızı yeniden başlatın ve menünüz eski yerinde!

Not: Daha fazla bilgi için şurayı ziyaret edebilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Geliyorum Josephine, yıkanma!

Toplumların temizlik anlayışı tarih boyunca değişmiş. Şimdi yaşanan ise küresel ölçekli bir değişim. Modern yaşamı etkisi altına alan hijyen ideolojisi, getirdiği standartlarla doğal ve insani olanı dışlıyor. Katherine Ashenburg Dirt on Clean adlı kitabında temizlik pratiklerini anlatıyor. Her kültürün kendine, pislik ile aşırı titizlik arasında en mükemmel nokta olarak seçtiği bir temizlik anlayışı var. Modern, orta sınıf Kuzey Amerikalılar için "temiz" kelimesi her gün aksatmadan duş almak ve ardından da parfüm sıkmak anlamına geliyor. Oysa 17. yüzyıl aristokrat Fransız erkeği için temizlik, her gün iç çamaşırını değiştirmek, ellerine su serpmek ve vücudunun geri kalanına su ya da sabun değdirmemek anlamına geliyordu. Birinci yüzyılda Romalılar için iki saat ya da daha uzun süreler vücudu farklı sıcaklıklarda suyla ıslatmak, metal bir aletle vücudun terini ve yağını kazımak demekti. Son olarak da tüm vücut yağlanarak temizlenme işi tamamlanıyordu. Her gün, herkes bir a

Knorr salata sosu, fesleğenli ve kekikli - Tarifini açıklıyorum :)

Bir yıl öncesine kadar bu sosu çok tüketiyordum. Salataya çok güzel bir tat katıyor. 4 kaşık su ve 4 kaşık yağ ile sosu karıştırıp salataya döküyorsunuz. Nasıl bir sos ise, insanın salatayı yedikçe yiyesi geliyor. Hatta arkadaşımla abartıp mayonez de sıkarak yiyorduk salatayı. Ne günlerdi... Sonra neden kendim yapmıyorum bu sosu dedim ve ambalajın arkasındaki tarifi aldım. Sanırım hevesim kaçtığı için bir gün bile yapmayı denemedim evde. İlk okuduğumda zerdeçalın ne olduğunu bilmiyordum. Kesin asıl tadı veren baharat budur diye düşünüyordum. Henüz denemedim ama zerdeçalla tanıştım. Fikrim değişmedi; bence hâlâ işin püf noktası zerdeçal ( 2011 notu: Lezzetin potastum glutamattan geldiğini anladım. İnternette biraz araştırırsanız, çin tuzu diye de geçen bu kimyasalın, alınan tatları daha yoğun hissettirdiği belirtiliyor. Fakat aksini söyleyen pek çok kurum olmasına rağmen ben sağlıklı oluşu/güvenilirliği konusunda -hele ki mevzu ticari ürünler olunca- şüpheliyim). İşte tarif: Kurutulm

Heaven Knows, Mr. Allison - Beyaz Rahibe (1957)

Yönetmen: John Huston Oyuncular: Robert Mitchum, Deborah Kerr Süresi: 198 dk. Issız adalar gerek benzersiz egzotik havaları gerekse manzaraları açısından kişinin yalnızlığını en iyi biçimde yansıtmaya uygun görüldüğü için sinemacıların vazgeçilmez mekanlarıdır. Kaç yıldır ‘Lost’u izliyoruz ekranda bir düşünsenize. İstanbul Modern’de gerçekleştirilen ‘Robert Mitchum ve Cool’un Doğuşu’ isimli programın ayrıntılarını okurken aklıma Mitchum’un, böyle cennet gibi bir adada geçen ‘Beyaz Rahibe’ isimli filmi geldi. Beyazperdede ‘Cool’luğun kitabını yazmış olan aktör, bu filmde de Deborah Kerr ile yine aynı pozisyonda takılıyor. John Huston’ın ‘African Queen’ inden esintiler taşıyan film, baştan sona tabiatın içinde geçer. Ve aynı sevimli-likte olmasına karşın pek tanınmayan ama izlenmeye değer bir filmdir. 2. Dünya Savaşı’nda gemisi batırılan Allison, tesadüfen Japonlara ait bir adaya sürüklenir. Eskiden üs olarak kullanılan ada terk edilmiştir. Kendi imkanlarıyla yaşam mücadelesi vermeye