Ana içeriğe atla

Barfi ! Aşkın dile ihtiyacı yoktur.






( Yazıyı okumadan önce, şarkıyı açmanızı şiddetle tavsiye ederim. ) 

Film hakkında ve yazacaklarım hakkında o kadar düşündüm ki, şu an yazıncakı kapatıp filmi açasım var :) Fakat 2.kez izleyeli çok olmadı, 3. için biraz ara vermek lazım ki eski tadı yeniden alabilelim :) Film hakkında yazarken bu gülücüklerden bolca kullanacağım :) (: 

Barfi şimdiye kadar izlediğim en güzel romantik komedi. Filmi izleyenlerin " Aynen yaa" dediğini duyar gibiyim. :) Barfiden önce bu yer Amelie ve Ninoya aitti; kelimeleri harcamadan sessizce sevişilebileceğini, hayatın sadece isteyerek özel kılınabileceğini Ameliden öğrendik :) Hiç konuşmadan aşık olunabileceğini, aşkın sadece saf aşka ihtiyacı olduğunu da Barfi ve Jihlmilden :) 

Film o kadar saf, o kadar sıcak ki, bende " Ya kalk gidelim Hindistanda yaşayalım arkadaş " duyguları uyandırıyor, son zamanlarda izlediğim diğer Hint filmleri; Like Stars on Earth ya da 3 Idiots gibi.. Görselleri, müzikleri, oyuncuları her şeyiyle insanı resmen içine çekiyor, karakterlerden en yakın hissetiğinizin yerinde olmak, hatta onların hissettiklerini hissetmek istiyorsunuz. 2,5 saatlik film bittiğinde üzülüyorsunuz. :)

Aslında filmin ana karakteri Barfi, çok sevdiğim birine o kadar benziyor ki, filmi bu kadar sevmemin nedenlerinden biri de budur. Her şeye olumlu yaklaşması, üzüntüleri hayatından çıkarmış olması, her şeye rağmen karşısındaki insanı gülümsetmeye çalışması, bisiklete binmekten aldığı zevk :) kendine özgü dans anlayışı :) hayattan zevk almak için yaşaması :) cömertliği ve daha sayamadığım bir çok birbirinden tatlı özelliğiyle :) 

Priyanka Chopra (Jihlmil), çok zor olduğunu tahmin ettiğim bir rolde, otistik bir kadını oynamış, ve harika oynamış diye düşünüyorum. Priyanka hanımı filmi izlemeden önce tanıyormuş gibi konuşmayacağım, lakin yüce google sayesinde gördüğüm kadarıyla filmde oynadığı karakterden çok uzakta bir hanım olduğunu tahmin ediyorum. :) Fakat alışkın olduğunu düşündüğüm makyajdan kurtulması, kostümlerinin saflığı, her şeyden önce otistik olması onu filmle o kadar özdeşleştirmiş ki, sanki ondan başkası Jihlmil karakterini oynayamazmış. :) Aynı durum Ranbir Kapoon ( Barfi)  içinde geçerli, çok yakışmış adam rolüne, hakkını vermiş :) 

Son olarak yine sevdiğim bir şarkısını ekliyorum, bu şarkıları her dinlediğimde mutlu oluyorum. Yanılmıyorsam video içinde bir yerlerde " don't worry, be Barfi " gibi bir söz geçiyordu :) Hepinize endişe etmediğiniz, Barfiyi örnek edindiğiniz, mutlu ve huzurlu günler ve geceler diliyorum :)





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Geliyorum Josephine, yıkanma!

Toplumların temizlik anlayışı tarih boyunca değişmiş. Şimdi yaşanan ise küresel ölçekli bir değişim. Modern yaşamı etkisi altına alan hijyen ideolojisi, getirdiği standartlarla doğal ve insani olanı dışlıyor. Katherine Ashenburg Dirt on Clean adlı kitabında temizlik pratiklerini anlatıyor. Her kültürün kendine, pislik ile aşırı titizlik arasında en mükemmel nokta olarak seçtiği bir temizlik anlayışı var. Modern, orta sınıf Kuzey Amerikalılar için "temiz" kelimesi her gün aksatmadan duş almak ve ardından da parfüm sıkmak anlamına geliyor. Oysa 17. yüzyıl aristokrat Fransız erkeği için temizlik, her gün iç çamaşırını değiştirmek, ellerine su serpmek ve vücudunun geri kalanına su ya da sabun değdirmemek anlamına geliyordu. Birinci yüzyılda Romalılar için iki saat ya da daha uzun süreler vücudu farklı sıcaklıklarda suyla ıslatmak, metal bir aletle vücudun terini ve yağını kazımak demekti. Son olarak da tüm vücut yağlanarak temizlenme işi tamamlanıyordu. Her gün, herkes bir a

Knorr salata sosu, fesleğenli ve kekikli - Tarifini açıklıyorum :)

Bir yıl öncesine kadar bu sosu çok tüketiyordum. Salataya çok güzel bir tat katıyor. 4 kaşık su ve 4 kaşık yağ ile sosu karıştırıp salataya döküyorsunuz. Nasıl bir sos ise, insanın salatayı yedikçe yiyesi geliyor. Hatta arkadaşımla abartıp mayonez de sıkarak yiyorduk salatayı. Ne günlerdi... Sonra neden kendim yapmıyorum bu sosu dedim ve ambalajın arkasındaki tarifi aldım. Sanırım hevesim kaçtığı için bir gün bile yapmayı denemedim evde. İlk okuduğumda zerdeçalın ne olduğunu bilmiyordum. Kesin asıl tadı veren baharat budur diye düşünüyordum. Henüz denemedim ama zerdeçalla tanıştım. Fikrim değişmedi; bence hâlâ işin püf noktası zerdeçal ( 2011 notu: Lezzetin potastum glutamattan geldiğini anladım. İnternette biraz araştırırsanız, çin tuzu diye de geçen bu kimyasalın, alınan tatları daha yoğun hissettirdiği belirtiliyor. Fakat aksini söyleyen pek çok kurum olmasına rağmen ben sağlıklı oluşu/güvenilirliği konusunda -hele ki mevzu ticari ürünler olunca- şüpheliyim). İşte tarif: Kurutulm

Heaven Knows, Mr. Allison - Beyaz Rahibe (1957)

Yönetmen: John Huston Oyuncular: Robert Mitchum, Deborah Kerr Süresi: 198 dk. Issız adalar gerek benzersiz egzotik havaları gerekse manzaraları açısından kişinin yalnızlığını en iyi biçimde yansıtmaya uygun görüldüğü için sinemacıların vazgeçilmez mekanlarıdır. Kaç yıldır ‘Lost’u izliyoruz ekranda bir düşünsenize. İstanbul Modern’de gerçekleştirilen ‘Robert Mitchum ve Cool’un Doğuşu’ isimli programın ayrıntılarını okurken aklıma Mitchum’un, böyle cennet gibi bir adada geçen ‘Beyaz Rahibe’ isimli filmi geldi. Beyazperdede ‘Cool’luğun kitabını yazmış olan aktör, bu filmde de Deborah Kerr ile yine aynı pozisyonda takılıyor. John Huston’ın ‘African Queen’ inden esintiler taşıyan film, baştan sona tabiatın içinde geçer. Ve aynı sevimli-likte olmasına karşın pek tanınmayan ama izlenmeye değer bir filmdir. 2. Dünya Savaşı’nda gemisi batırılan Allison, tesadüfen Japonlara ait bir adaya sürüklenir. Eskiden üs olarak kullanılan ada terk edilmiştir. Kendi imkanlarıyla yaşam mücadelesi vermeye