Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

e. yokken

fark ettim ki, e. gittiğinden beri buraya bir şey yazmıyor. ona diyecektim, neden yazmıyorsun e. diye. ama bunun yerine, aynı şekilde uzun zamandır kendim de yazmadığımı göz önünde bulundurarak önce buraya yazmayı tercih ettim. öyleyse okuyuculara (bu blogu e.'den ve benden başka okuyan varsa şayet) e.'nin yokluğundan bahsedeyim. ilginç bir şey, tahmin edilebileceği gibi, biraz yabancılık yaratıyor, ama dolaylı bir yabancılık, yani "eğer burada olsaydı şu an neleri konuşuyor olurduk acaba"nın, gerçekte o an konuşuyor olduğumuz şeylere yabancılığı gibi. konu olarak değil, ama kendimizi konumlandırmamız olarak. örneğin bazen sanki e.'nin şu an burada süren açlık grevlerinden bihaber olduğu yanılgısına kapılıyorum. ya da burada benim gün içinde gündemimde olan herhangi bir başka şeye. sonra bunun böyle olmadığını öğreniyorum, ama bir yandan da e.'nin oradaki gündeminden bihaber hissediyorum kendimi zaman zaman. tüm bunların yanı sıra, beklemenin (durup-bekl...

Zehirli maddeler kullanmadan evde temizlik

Artık hiçbirimiz anneannelerimiz gibi evi süpürmüyor, çamaşırı küllü sularla yıkayıp güneşte kurutmuyor, yerleri arap sabunuyla fırçalamıyoruz. Buna vaktimiz yok. Temizlik için " hoş kokulu ", " beyazdan daha beyaz yapan ", " iz bırakmadan pırıl pırıl yıkayan ", " mikroplardan arındıran " yardımcılarımız var. Ancak evimizi, eşyalarımızı, giysilerimizi ve yediğimiz yemeğin artıklarını temizlerken (!) bedenimizi, suyu, toprağı, havayı, doğal ortamları nasıl kirlettiğimizin farkına varmıyoruz. Oysa çevreyi ve insan sağlığını tehdit eden temizlik maddeleri yerine ev temizliği konusunda çevreye karşı sorumlu pek çok seçenek bulunuyor. Buğday Dergisi olarak derlediğimiz doğal temizlik maddelerinin çoğu modern, sentetik karışımların, doğal döngüye saygı ön planda tutularak hazırlanmış versiyonları. Ayrıca bu tarifler işinizi istediğiniz şekilde göreceği gibi, size tasarruf yapma olanağı da sağlıyor. İtiraf edelim ki çoğumuz, ev temizlemek, ovmak ve yı...

Yeni yüzyıl K'Nex poşeti

Hatırlarsınız Yeni Yüzyıl gazetesi vardı. Poşet poşet oyuncak dağıtırdı. Yanlış hatırlamıyorsam orijinal Lego'ları da bu gazete vermişti. Yaratıcılık konusunda insanı cidden geliştiren bir şey bu K'Nex . Hâlâ abidik gubidik ihtiyaçlarım için bir şey yapmam gerekse, çıkarırım K'Nex'lerimi, malzeme yeter mi, kırmızı çubuktan çok lazım mı diye hesap yaparım. Valla yazarken bile ağzım sulandı. Satın mı alsam ne? Neyse, bunları tekrar araştırırken Fischertechnik diye bir şey daha öğrenmiş oldum. Yine bir "abi Almanlar yapıyor" hikayesi. Fazla geyiğe sarmadan devam edelim, geçen gün eşyaları karıştırırken bu poşeti buldum. Vay dedim içimden, gözlerim sulandı. Tarayıcıda tarayıp çöpe attım. Nıhaha!

Beter Böcek (Beetle Juice) oynayın!

Hamamböceği (1) (2) , bok böceği derken aklıma yine Beter Böcek (1988) geldi. Bunun Nintendo için oyunu da varmış. Buldum bir yerden buraya koyayım dedim. Tabii Dos sürümünü de daha önce paylaştığımı hatırlatayım. Ubuntu'da nasıl oynanacağı da anlatılıyor o yazıda. Bu oyunu ise ENTER, BOŞLUK, YÖN TUŞLARI, X ve Z ile oynuyorsunuz. Hadi iyi eğlenceler.

Hamamböcekleri: Başlangıç

Sen misin dün gece hamamböcekleri hakkında atıp tutan? Yahu 350 milyon yıl diyoruz ya, biraz ağırdan al. Yok ustaymış yok saygıymış. Bu gece tam polisiye film seyrederken ( Av Mevsimi (2010) ) bilgisayarın pili uyarı verdi. Yan odaya geçerken yerdeki kuru çiçek yaprağı gözüme çarptı. Açık renkli yerde çok dikkat çekiyordu. Böceğe benzettim. Zaten ışık da kapalı ya, aklım hamamböceklerinde. Dedim kesin budur. Neyse olmadığını anlayıp -ki boyu da olamayacak kadar küçüktü- rahatladım. Tam öbür odaya geçerken -sanki Süpermen hislerim kabarmış arkadaş- bir de ne göreyim? O. Evet O. Tam bir Stephen King romanı ya. Altına sıçarsın televizyonun loş ışığında. Çok hızlı kaçtığını biliyorum ya, tereddüt ettim içeri gidip sinek savar alsam mı diye. Ama önceden deneyimim var, e bizimki de evin ahalisinden -yavaş hareket ediyor hınzır- hemen kaptım elime savarı. Spreyi sıkmamla kalan yarısı da dolabın altına girdi. Biraz daha alta doğru boca ettim ama maksat psikolojik. Biliyorum bu sinek savar, ö...

Kedi yüzük

Kedi yüzük Yaratıcı bir çalışma olmuş. Nasıl yaparım diye düşünmek lazım. Telden filan olmaz, kağıt hamur olur gider, yoksa tutkallı hamurlu telden mi yapsak? Kil pişirsek çabuk kırılır, tahta zahmetli, bir şey bulmalı... Neyi pişirip kolye yapıyorlardı? Kolay bir yolu vardır bunun. Ayrıca doğal olmalı. Telin üzerine örme olsa? Hm, bu olabilir gibi. Tabii iyi işçilik gerek.

Şifreli alfabeleri nasıl çözeriz?

Diyelim ki elinizde şifreli bir metin var. Tabii Sezar şifrelemesi gibi basit bir şifrelemeden bahsediyoruz. Mesela harfi harfle değiştirme veya tekil simgelerle değiştirme. Bunu nasıl çözeriz?

Accessory Navicular Syndrome

What is the Accessory Navicular? The accessory navicular (os navicularum or os tibiale externum) is an extra bone or piece of cartilage located on the inner side of the foot just above the arch. It is incorporated within the posterior tibial tendon, which attaches in this area. An accessory navicular is congenital (present at birth). It is not part of normal bone structure and therefore is not present in most people. What is Accessory Navicular Syndrome? People who have an accessory navicular often are unaware of the condition if it causes no problems. However, some people with this extra bone develop a painful condition known as accessory navicular syndrome when the bone and/or posterior tibial tendon are aggravated. This can result from any of the following: Trauma, as in a foot or ankle sprain Chronic irritation from shoes or other footwear rubbing against the extra bone Excessive activity or overuse Many people with accessory navicular syndrome also have flat feet (falle...

Süt kâbusu: Rüyada süt görmek

Süt neymiş arkadaş, okudukça soğuyor insan. Tamam, artık ticari hiçbir ürün yenecek durumda değil, ama bu kadarı da fazla. Yok bana yetmez diyorsanız belki Beslenme Bülteni'nin Süt alt kategorisi ilginizi çekebilir... Aşağıda ise soğutucu etmenlerin bir kısmı var.

Ustalara saygı kuşağı: Hamamböcekleri

Geçen gece eve giderken, sinir olduğum sarı sokak lambalarının ışığında sürüyle davetsiz misafir gördüm. Davetsiz demek aslında büyük hata. Kim, kimi davet etmeli? 300-350 milyon yıldır buralarda olan onlar. Evet, hamamböcekleri. 6 aile, 4.500 tür, 2000+ metre yükseklik ve kutuplar dışında her yer... Fragman gibi.

Güvenli ve hızlı internet için

İnternetiniz yavaş, her yerden fışkıran hareketli reklamlar... Yeni satın aldığınız ama kağnı gibi hareket eden bilgisayarınız... "Kendine gelsin" diye 15 dakika rahat bırakılan Windows'lar... Daha kötüsü eski ve artık internette gezinirken müzik dinleyemez olduğunuz emektar bilgisayarınız... Bir de virüs, trojan ve bilimum asalağın yarattığı yavaşlık. Artık bilgisayar kullanmak istemiyorsunuz. E-postanızı bari açı -yok artık! Şifreniz de çalınmış. Bilgisayarı çöpe mi atmalı? Eziyete gerek yok. Bilgisayarınız eski de olsa yeni de olsa her şeye yeniden başlayabilirsiniz. Hızlı, güvenli, durup durup bozulmayan, zamanla yavaşlamayan bir bilgisayarınız olabilir. Aşağıda sunulan ufak tefek önlemler hayatınızı kurtarabilir. Hız, güvenlik ve istikrar için kulak verin...

Derin internet için arama kaynakları

Google'a alternatif arama motorları Yandex: Rusya'nın en büyük arama motoru. Yeni yatırımları ise Türkçe dilinde. İstanbul haritaları, trafik bilgisi, haberleri, maili, çeviri hizmeti, görsel ve metinsel aramasıyla Google'a rakip olabilecek bir hizmet. DuckDuckGo: Kişisel bilgilerinizin gizliliğine daha çok önem verdiğini iddia eden ve şıklığıyla dikkat çeken bir motor. Twitter Arama: En güncel haberleri okumak, elektriklerin başka nerelerde kesilip, internetin neden yavaşladığını bulmak için, o an gelişen olayları Twitter'da aramayı deneyin. Bing: Microsoft'un bolca para harcadığı arama motoru. Araştırmacılara özel Kızıl Kitap: Politika, edebiyat ve psikoloji gibi değişik alanlarda eşsiz e-kitaplar bulabileceğiniz bir kütüphane. Project Gutenberg: Telif hakkı biten binlerce e-kitap ve geniş müzik arşiviyle mutlaka incelenmesi gereken bir kaynak Internet Archive: Film, müzik, metin ve en önemlisi site arşivi yapan meşhur kaynak. Bakmadan geçmeyin....

Batık bankaların faturası ve listesi

2000'ler, batık bankalar  yılı... O dönem mecliste yapılan kimi tartışmalar. Devlet kasasıyla kurtarılan 22 bankanın listesi... Bir de Milliyet'te çıkmış bir haber (09.03.2004 tarihli "'Kıyak anlaşma' istiyorlar" haberi), 55 milyar dolarlık hesap tablosu...

Oren Lavie - Her Morning Elegance

Dokuzsekizlik'e gelsin...

Brenna Mac Crimmon

Brenna Mac Crimmon, Kanada'dan gelip türkü söylemek için Türkçe öğrenen biriymiş. Genelde Balkanlar ve Trakya taraflarından türküler söylüyor. Kulak Misafiri isimli solo bir albümü daha varmış... Ayrıca Muammer Ketencoğlu'nun diye bildiğim Ayde Mori albümünde kendisi de çalışmış. Özellikle dokuz sekizlik eşliğinde göbek atmak isteyenler kaçırmasın :))) Dinlemek için: http://www.myspace.com/brennamaccrimmon Daha uzun bir hikayesi için: http://www.kalan.com/tr/sanatclar-albumler/sanatci-tanitim/tum-sanatcilar/634-brenna-mac-crimmon.html

HOLLABACK..

“Teknoloji her şeyi hızlandırıyorsa, tacizin sonlanmasını neden hızlandırmasın?” Teknolojinin sürekli daha pratik, daha kolay ve daha hızlı olana ulaşarak insanın üzerindeki ağır “yükü” kaldırmak, bu esnada da kendi piyasasını yaratmak gibi dertleri olduğunu biliyorduk. Ama son zamanlarda teknolojik uygulamaların sıkça toplumsal sonunlara eğildiğine tanık oluyoruz. Az mı gördük çevre dostu buzdolabı, yeşil sever fritöz? Bu bir tesadüf değil. Neden? Çünkü şu açık bir şekilde görülüyor ki, her derde deva olan teknoloji, insanın günlük yaşamında yaptığı işlerin daha hızlı, daha pratik ve hatta mümkün olduğunca “insansız” yapılmasını sağlarken, mevcut toplumsal sorunlara bir çare olamıyor. Yani örneğin estetik ameliyatlarla bir kadının kendisinden gayrı bir görünüme kavuşmasını sağlayabiliyor ama, aynı kadının otobüste tacize uğramasına ne yazık ki engel olamıyor. Sonra bakıyorlar ki, kadınlar bu sorunlarını tartışarak, yazarak, üreterek çözmeye çalışıyorlar, öyle olunca teknoloji hemen...

Daha iyi bir sunu hazırlamak için ipuçları

Profesyonel bir yapıda veya başka resmi koşullarda insanları eğitmeyi veya ikna etmeyi amaçlayan sunularda, şu ipuçlarını izlemek iyi bir fikir olabilir: Slayt sayısının altıyı geçmemesini sağlayın. Sorunu, çözümünü, reddedilen alternatifleri, çözümü destekleyen araştırmayı, maliyeti (bütçe/kaynaklar) ve yapılacak işleri ortaya koyun. Slayt paketine başlık slaytları veya "Sorular" etiketli bir son slayt da ekleyebilirsiniz, ancak konuşmanızın gövdesi yaklaşık altı slayttan oluşmalı, bu sayıyı aşmamalıdır. Her madde işareti metninin tek satırı aşmamasına çalışın, metin kaydırma kullanmayın. Bu, okumayı kolaylaştırır ve madde işaretli listenin düzgün ve kolay taranır olmasını sağlar. Sözcüklerin önünde "bir" kullanmaktan olabildiğince kaçının. İlk slayttan sonra profesyonel görünümlü ve fazla göz alıcı olmayan uygun bir tasarım şablonu seçin. Tasarımın görüşlerinizin önüne geçmesini istemezsiniz. Slaytlarınızın olabildiğince ulaşılabilir olmasını sağlayın. Arka p...

Sunum becerileri ve kralın konuşması (Zoraki Kral)

Bir arkadaşın sunum becerileriyle ilgili yaptığımız bir konuşma sonrası alıntıladığı bir yazıdır. Asıl sahibini tanımıyorum. Başlığı da ben uydurdum. Önceki hafta "en iyi film" dahil pek çok dalda Oscar kazanan Zoraki Kral (The King's Speech) filmini izledim. Filmin açılış sahnesi, o zamanlar henüz prens olan ve kekemelik sorunu yaşayan Kral VI. George'un bir stadyumda halka hitap edeceği sahne idi.

e.'nin beyinle ilgili yazısına cevap ve ekleme

İlgili yazı: Beyinle ilgili yaygın inançlar ne kadar doğru? Bilimin asırlardır yaygınlaştırdığı, disiplinlerarası olmaktan ve felsefeden uzak olan bu yaklaşım, insana genelden doğru bakmaktan, tarih bilincinden doğru bakmaktan aciz olduğu için, araştırmalarını hep beyinin yapısına ve işlevine ve buradan da öznel örneklere yöneltiyor. Ortaya da böyle saçma, insana dair dolayısıyla da toplumsal olana dair hiçbir veri sunmayan araştırma sonuçları çıkmış oluyor. İnsana tarihin ilerleyişi içinde bakmadan, onu büyük oranda genetik olarak belirlenmiş (ama Mozart dinlerse zekası gelişebilecek!) bir varlık olarak ortaya koymak da zaten insanın bugün kendini tarihin bir öznesi olarak görmesinin önünde engel olmakta son derece başarılı. Bu sefer anneler çılgınca çocuklarına Mozart dinletiyorlar, "uzman"ların dediği şekilde besleniyorlar, haplanıyorlar. Bunun bir de toplumsal olarak çözümler öneren uygulamaları var. Yani mesela baktın bilmem ne üniveritesindeki bilmem ne uzmanların...

Dünyanın ölümsüz tek canlısı: Turritopsis Nutricula

Onun adı Latincede "Turritopsis Nutricula" olarak geçiyor. Sadece 5 milimetre çapında ufacık bir denizanası o... Ama Turritopsis Nutricula'yı diğer canlılardan çok önemli bir farkı var: Sonsuza kadar yaşayabilmesi. Turritopsis Nutricula'nın ölümsüz olduğu, aslında ABD'de yapılan basit bir deney sırasında ortaya çıkmış. Su dolu bir akvaryuma koyulan ilginç denizanası, bir süre orada unutulmuş. Bu süre içerisinde su kurumuş ve denizanası hareketsiz olarak kalmış. Bilim adamları öldü sanılan Turritopsis Nutricula'yı bir kez daha incelediklerinde, aslında ölmediğini, sadece yumurta haline dönüşerek kendini korumaya aldığını fark etmişler. Yani ilginç canlı, bir tehlike anında genlerinde değişiklik yaparak çocukluk evresine dönüş yapabiliyor ve bu sayede kendini tehlikelerden koruyor. Üstelik bu döngü sınırsız kez tekrarlanabiliyor; bu da Turritopsis Nutricula'ya ölümsüzlük kapısını açmış oluyor. Turritopsis Nutricula, eğer kendisini dışarıdan gelecek fiz...

Odun sobalı kışlık araba

'Yurdum insanı' manzaralarından biri. Önce Karadenizli bir amca zannettim. Malum, tahtadan araba yapmış Karadenizli bir usta var. Neden odun sobalı araba yapan olmasın? Ama saç kesimine bakınca yok dedim, bu kim, burası neresi diye araştırdım. Dayı İsviçreliymiş. Yetkililerden gerekli izni alan Pascal Prokop, 1990 model Volvo'suna bildiğimiz odun sobası takmış/taktırmış. Karların arasından dumanı tüte tüte gidiyor. Böylesine az rastlanır diyerek paylaşayım dedim, bu da videosu:

Talih kuşu ishal olursa

Tarihten kareler...  İlk nerede okuduğumu hatırlamıyorum. Şaka zannetmiştim. Ciddi haber sitelerinde de ismini okuyunca gerçekliğine inandım. Azrail kapıyı 7 kere çaldı Uçaktan düşmek dahil 7 korkunç kaza geçirip tam 7 kez ölümü atlatan Hırvat Selak, talihine son çalımı, kollu kumar makinelerinden 1.5 trilyon kazanarak attı Ölümden yedi defa şans eseri kurtulunca ülkesinde dünyanın en şanslı adamı olarak anılmaya başlanan 74 yaşındaki bir Hırvat, son olarak 'jackpot'tan yaklaşık 1.5 trilyon lira kazanarak, bu unvanı hak ettiğini kanıtladı. Son 40 yıldır ilk defa talih oyunu oynadığını söyleyen Frane Selak 'ın başına gelenler, kazandığı ikramiyeyi gölgede bırakacak kadar hayret verici. Selak'ın yüzüne şans ilk 1962'de güldü. İçinde bulunduğu tren raydan çıkıp buzla kaplı nehre uçtu. Selak, 17 kişinin öldüğü kazayı kırık bir kol ve ufak tefek yaralarla atlatmayı başardı.

Beyinle ilgili yaygın inançlar ne kadar doğru?

İnsan beyni bildiğimiz evrendeki en karmaşık varlık. Bilim adamlarının onca çalışmalarına rağmen iki kulağımız arasına sıkışmış 1,5 kilogram ağırlığındaki bu kıvrım kıvrım organ, hala birçok sır taşıyor içinde. İşte beynimiz hakkında çok yaygın olan kimi efsaneler ve bazı bilgiler: 'Beynimizin yalnızca yüzde 10'unu kullanıyoruz' Öteden beri beynimizin sadece yüzde 10'luk bölümünü kullandığımız söylenir. Ve geride kalan, kullanılmayan yüzde 90'lık kapasiteyle neler yapılabileceği merak edilir. Ama beyin MRI'ları teknolojisinde atılan adımlar, bu yaygın kanının efsane olduğunu ortaya koydu. Londra Üniversitesi Kognitif Bilim Enstitüsü'nden Prof. Sophie Scott, "yapılan işlevsel beyin görüntülemeleri, beyinde herhangi bir şekilde faaliyete geçmeyen pek az nokta olduğunu gösterdi bize." diyor.

Asgari ücret nasıl tespit edilir?

"Nazım Hikmet vatandaşlık için 'bizzat' başvurmalı"

Tarihten kareler... Bu yaşadıklarımızı unutmayalım: İçişleri Bakanı, Nâzım'a yeniden Türk vatandaşlığı verilmesi için bizzat müracaat gerektiğini söyledi. TBMM İçişleri Komisyonu'nda Vatandaşlık Kanunu tasarısı görüşülürken, şair Nâzım Hikmet'e yeniden Türk vatandaşlığı verilmesi konusunda ilginç bir tartışma yaşandı. Komisyon, Vatandaşlık Kanun Tasarısı'nı alt komisyona sevk etti. Aksu (dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ), Türk vatandaşının yabancı bir devlet vatandaşlığına geçmek için önceden izin alması uygulamasına son verildiğini söyledi.

Bok: Kötü kokunun gizlediği kıymetli bilgiler

Dışkı ve tuvalet alışkanlıkları hakkında bilmediklerinizi öğrenmeye hazır mısınız? Burnunuzu tıkadıysanız, dışkının tuhaf âlemine buyurun... Yazıya göz attığınızda “Ne kadar da boktan bir mevzu” diyebilirsiniz. Doğru, çünkü konumuz kapalı kapılar ardında gerçekleştirdiğimiz, günlük yaşantımızın en doğal hadisesi, en kibar tabiriyle ‘tuvalete çıkmak’. Vücudumuzun bu değersiz atığı sanıldığı kadar beş para etmez değil. Tıpta, endüstride, ticarette kullanılan muazzam bir kaynak. Toplumlararası kültür farklılıklarını yansıtan göstergelerden… Benetton’un dergisi Colors Magazine, son sayısında gelişmiş toplumların tabu haline getirdiği insan dışkısına dair kapsamlı bir çalışma hazırladı.

pazartesi günleri hakkında ve ben

İnternet üzerinden alışveriş furyası beni de sarmış vaziyette. Şu an yaklaşık beş ayrı siteye üyeliğim var. İşten kalan boş zamanlarımda onlarca elbise ve ayakkabıyı gözden geçirmekteyim. O güzel mankenlerin üzerinde durduğu gibi bende de duracağına inansam hepsini alasım gelir. Neyse ki boyum 160cm. Yoksa işim zordu. Özellikle her pazartesi bi' şeyler satın alıyorum. İş yerine gelen kargocu abiyle iyice ahbap olduk. Tc kimlik numaramı ezberledi diyebilirim. Bazen çay ikram ediyorum. Şansı varsa bu sefer kurabiyelere de yetişir :) Konuya dönecek olursak, bu durumdan sıyrılmanın bi yolunu bulmalıyım. Çünkü ben aslında dolabında giymediği yüzlerce elbisesi olan ya da sırf rengi güzel üzerindeki kelebek çok şirin diye ayakkabı alanlardan değilim. İnternetten alışverişi en azından abartmamam için bana bir iki tavsiyede bulunun dostlarım.Ya da diyin ki "Amaaannn, harca gitsin, napıcaksın parayı pulu, içinde kalmasın, al gitsin" falan gibi rahat tavırlara da açığım... Kurabiye ...

Kıskançlık ve sonrası...

Uzun zamandır ilk defa, buz gibi bir kıskançlık hissediyorum. Artık yaşamadığına nerdeyse emin olduğum bir adamın yaşıyor olduğunu fark etmemle başladı bu. Başka hiçbir şey, hiçbir şey değil ama; bir adamın bir kadının bacaklarına başını yaslayıp uyuyor olması ihtimali.. Ne garip bir şey bu, düşündükçe. Şimdi dün geceyi hatırlıyorum. Bambaşka bir adamla konuştuğum bambaşka bir konuyu. Onun gözleri kapanırken ne demiştim? Başka türlü bir yaşamı örgütlemek için beraberiz galiba, ben onun için aşığım. Ya da, şimdi düşününce, aşk buna yarıyor da diyebiliriz. Onun gözleri kapanıyordu. Ama beni duydu. Ben onun yüzüne baktım, ağır ağır nefes alarak uyurken bir şey anlatır gibi bir hali vardı. Anladım. Yüzü ne çok değişti o gece. Uyumadan önce, uyuduktan sonra... Kulağıma yaylı tambur çalınıyor şimdi, nereden geliyorsa.. O bu şehirde, benim az uzağımda, yer döşeğinde, başucunda gazeteler ve bir yiyecek sepeti ile, düşündüğümde bende gecenin bir yarısı kalkıp yanına gitme isteği uyandırarak uyu...

For CLAUDIO...

CLAUDIO… Sorry for lateness…. MISSILE SHIELD is… A preparation of new and major wars on our region! In the latest meeting of 2010, NATO made a decision to start the missile shield in our country upon request of comprador Turkey government. On that time, Turkey government declared that this missile shield isn’t pointing any country, it’s only for defense, but at the same time, foreign affairs minister of the USA said it’s againts Iran in order to relieve Russia. If we consider the declarations of Russia and Iran in December of 2011, it is clear that no one believes the declarations of the imperialist USA or the comprador Turkey.

O, dündü

Gevşiyorsun ve sen gevşemeye devam ettikçe, diğer bütün sesler ve gürültüler uzaklaşıp kayboluyor. Yalnızca benim sesimi duyuyorsun. Depresyon ile ilgili üç noktanın kesin gerçekler olarak zihnine yerleşmesini istiyorum. Birinci nokta şudur ki: Burada bulunmak senin hakkın. Sen de en az herkesin iyi olduğu kadar iyisin. Sen kainatin evladısın, tıpkı ağaçlar ve yıldızlar gibi. Burada varolmak senin hakkın. Sen farkında olsanda olmasan da, kainat gitmesi gereken yolda ilerliyor. Öyleyse, sen de evrensel bir plan olduğunu ve senin onun parçası oldugunu kabul et. Her insandan daha büyük, her birimizden daha büyük bir plan var. Kendinle barış içinde ol. İstersen kendinle barış içinde olabilirsin… Şimdi de ikinci nokta:

e.'ye açık mektup ve öz eleştiri

sevgili dostum e. lütfen artık yeniden lezzetli ve vitaminli yiyecekler ve dahi sağlıklı yaşam mevzuları dışında bir şeyler yazmaya başla buraya. hani o öyküler vardı, okuyorduk, bir olay örgüsü içinde ne kadar saat aç kaldığını, kaç defa çişinin geldiğini falan öğreniyorduk ne güzel, bunları da anlatmaya başla yeniden. biliyorum, ben de bir iki yazdım, gittim. vur-kaç gibi oldu ama, yeniden yazmaya bugün bu mektubumla başlamak istiyorum. şunu da belirteyim, yemeğimi yedim ve acaba e. aç mıdır şimdi, üçüncü tostu ona mı ayırayım diye bir an bile düşünmedim. ama dün sana çikolatalı açma alacaktım, kalmamıştı biliyorsun. ayrıca birazdan da gidip çişimi yapacağım. sabah da bir kere yaptım. ne ala, mualla!